chapter seven:'the hutch'

288 34 42
                                    

Gif:)))

Selamlarrr zaten hali hazırda 12 oyu ve 2 yorumu olan bir bölüm, bence diğer bölüm gelmeden 20 oy ve 20 yorum yapabiliriz, değil mi:'))

Sınır değil, yanlış anlaşılmasını istemiyorum. Gelse de gelmese de cumartesileri bölümler gelmeye devam edecek, ama emin olun yorumlarınız ve oylarınız yazmam için en büyük motivasyon, yazdıklarımın bir şekilde karşılığını alabildiğimi hissediyorum bu şekilde çünkü.

Keyifli okumalar^^


Bir...

Kurt?

"Chaeyoung," ikimiz de hareketsizdik. Jungkook, havada kalan elini yavaşça önüme uzattı. "Sakın hareket etme."

Dediğini yapmak çok zordu. Kurt, eğdiği başıyla önünde uzanan kurbanının diğer kolunu da sivri dişleri arasına aldı. Nefesimi tuttum. Bizi bu yakınlıktan görmemiş olması bile mucizeydi. Ama ben mucizelere inanmazdım. Görmese, az önce çıkardığımız gürültüyü duymamış olsa bile, ki bu imkansızdı, en azından kokumuzu almış olması gerekirdi.

Öyle de oldu.

Ağzında duran et parçasını büyük bir iştahla yedikten sonra başını yavaşça bize doğru çevirdi.

Sertçe yutkundum.

Bedenim donmuştu. Ölümün beni çok da geç yakalamayacağını, hatta otuzlarımı bile göremeden kendimi toprak altında bulacağımı hep biliyordum ama bu kadar erken geleceğini hiç düşünmemiştim.

Daha geleceğimle ilgili kurduğum plan bile yokken iğrenç bir barın arkasında bir kurt tarafından yenmek...

Kulağa tam da benim başıma gelebilecek kadar talihsiz bir olay gibi geliyordu.

Jungkook tekrar, "Chaeyoung." Dediğinde ona bağırmak istedim. Ona sessiz olmasını, mutlak ölümümüzü daha da erkene çekmemesini söylemek istedim ama ağzımı bile açamıyordum. Ama o konuşmaya devam etti. "Üçe kadar sayacağız. Üç dediğimiz anda arkana bile bakmadan bara koşacak ve Namjoon'u bulacaksın."

Ona kendisine ne olacağını, onsuz geri dönmeyeceğimi söylemek istedim ama Jungkook bana konuşma fırsatı bırakmadan saymaya başladı.

"Bir."

Vücudumu dikleştirdim. Bir kurdun karşısında koşarak bara girmem imkansızdı. Tabii eğer bir şey dikkatini dağıtmazsa.

Jungkook kendisini feda mı edecekti?

"İki." Dedi çok normalmiş gibi bir sakinlikle.

"Üç."

Söz ağzından çıkar çıkmaz bir daha arkama bakmadan son gücümle ağaçların arasından bara doğru koşmaya başladım. Omuzlarıma dakikalar önce Jungkook tarafından bırakılmış ceket yere düştüğünde çıkan sesin yanında korkunç bir hırlama da kulaklarıma dolmuştu. Avuçlarımı başımın iki yanına bastırarak son gücümle koşmaya devam ettim.

Arkama bakmak, Jungkook'un ne yaptığını görmek istiyordum. Öylece kendini ölüme atma ihtimali hala daha normal gelmiyordu bana.

Ben koşmaya devam ederken koca bir beden sanki atılarak yere düştü. Bir çığlık daha ormanı kapladığında artık çoktan barın arka kapısından içeri girmiştim bile.

Çocukları bulmam gerekiyordu. Bir şekilde Jungkook'u oradan çıkarmalıydık.

Tek parça olarak.

Canlı olarak.

SON OF A DEVIL | RosékookWhere stories live. Discover now