chapter nine:'found us'

236 33 79
                                    

Selammmm

Hayatlar nasıl, nasılsınız?

Ben şu son iki haftada Karadeniz yağmurları tarafından tokatlanarak yataklara düştüm, az kalsın bilgisayarımdan oluyordum ve dersler yüzünden kafayı yemek üzereydim ama bölümü bir günde yazıp yetiştirebildim, nasılım hehehe

Bu bölümde istediğim yere gelemedim, iki gündür bilgisayarımı açamamıştım içine kadar yağmur suyu dolduğu için, bir sonraki bölüm daha uzun ve daha dolu olacak, buna geçiş bölümü diyebiliriz bence ama artık biraz nefes almaya ihtiyacımız vardı bence:)))

Bölüm sonunda konuşalım tekrar, iyi okumalar^^ 

instagram; zeyneepezgi19, tuneirene

twitter; tuneirene

middle of the night, elley duhé

play with fire, sam tinnesz

Güvenli yerini sakın birşeytanın koynu yapma Chaeyoung, demişti annem bir gece beni uyutmak için yanımda dikilirken

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Güvenli yerini sakın birşeytanın koynu yapma Chaeyoung, demişti annem bir gece beni uyutmak için yanımda dikilirken.

Birbirimize hiç benzemezdik. Ne gözlerimiz, ne saçlarımız, ne düşüncelerimiz... Birbirinden iki farklı ruh ve karakterdik biz.

O gece uyuyamamıştım gördüğüm bir kâbus yüzünden. Ateşi ilk defa o zaman görmüştüm. Tüm dünyayı yakan, tek bir su damlası bile bırakmayan kocaman bir ateş topunun içindeydim. Ben büyüdükçe içine düştüğüm ateş de büyümüştü sanki. Her gece aynı rüya, her gece aynı ateşin içindeydim ama yanmıyordum. İnsan eti ateşten yanardı, ateşe dokununca canı acırdı.

Ama sanki bir şekilde tüm hayatım boyunca ateş beni kendi içine çağırmıştı. Annem ellerimi kalbimin üzerine koyup Tanrı'ya günahlarım için af dilememi söylerken cehennemin o kadar da kötü olmadığına bu sayede karar vermiştim ben de.

Seni yakmayan hiçbir ateşten korkmazdın ne de olsa.

Zaten sonrasında da...

Eğer Tanrı gerçekten adaletli olsaydı her birimizi böyle bir dünyaya gönderip farklı şanslar sunmazdı önümüze, değil mi?

Arabanın içinde karanlıkta yolculuk yaparken ateşi düşünmeden duramıyordum. Bunun nedeni belki de Jungkook'un kül kokusuydu. Ne zaman onu görsem burnuma dolan kokuyu aklımdan bir türlü çıkartamıyordum, onun ait olduğu yer belki de gerçekten ateşti. Mekanlarının cehennem motifleriyle kaplı olması da bir çeşit metafor olabilirdi.

Gözlerim yavaşça kapandı. Bana saniyeler gibi gelen bir zaman süresinden sonra kapının açıldığını hissettim. O kadar uykum vardı ki gözlerimi açıp etrafa bakamadan iki kol beni bacaklarımın altından ve sırtımdan tutarak arabadan çıkardı. Zihnim en son ne olduğunu hatırlayamayacak kadar uykuyu düşünüyordu. Kollarımı refleks olarak beni kucağına alan kişinin boynuna sararak başımı göğsüne yasladığımda burnuma dolan kül kokusu artık her yerimdeydi.

SON OF A DEVIL | RosékookTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon