chapter fifteen: 'J.'

193 25 60
                                    

Selammmm!!

Özleştik bence, uzun zamandır yoktuk ama yine her pazar gelmeye geri döndük. Hatta şu an tatilde olduğum için bölümler daha sık bile gelebilir, bildirimlerinizi kontrol etmeyi unutmayın.

Ve lütttfen oy verip yorum yapmayı unutmayın gerçekten ilerleyebilmem için motivasyonumsunuz. yarın uzun yola çıkıyorum tekrar, o sırada yorumlarınızı okusam harika olurdu hehehehe belki kısa bir bölüm bile yazabilirim <33

tiktok hesabıma da gelebilirsiniz kitaplarımla ilgili video paylaşıyorum, diğer sosyal medya hesaplarım için;

tiktok; tuneirene

twitter; tuneirene

instagram; zeyneepezgi19

chase atlantic, the walls

chase atlantic, church

yoncé, beyoncé


"Bunu yapamazsınız." diye yalvardı karanlığın içinde bir ses. "Ateşle olmaz. Bu kurallarımıza aykırı."

Gözlerimin kapalı mı açık mı olduğunu bilmiyordum. Kulaklarıma alevin etrafa yaydığı; yakmak için adeta kendine davet ettiği sesi gelirken, önümde kocaman bir alev topunun olduğunu bilmeme rağmen kemiklerime kadar donarken ve konuşan kişinin benim ağzımdan konuştuğunu bilirken...

Bu bir rüya, diye fısıldadım içimden yavaşça. Peki neden bu kadar acı çekiyordum?

Birbirine yapmışmış kirpiklerim zorlukla açıldı. Karşımda duran alev topu o kadar parlaktı ki eğer ellerimi hareket ettirebilseydim ilk hareketim gözümün önüne siper etmek olurdu.

Ama ellerim arkamdan bağlanmıştı.

Bu bir rüya, diye tekrar ettim içimden.

Bunu kendime sık sık gerekecekti.

Bu bir rüyaydı ve gözünden baktığım kişi ben değildim. Ne düşünceleri ne hareketleri ne de dudaklarını hareket ettirerek sarf ettiği cümleleri bana ait değildi. Aynı gözden bakan bir izleyiciydim sadece olanlara, daha fazlası olmama izin vermiyordu zihnim ben ne kadar istesem de.

Etrafa baktığım vücut, ellerindeki bağlardan kurtulmak için çırpındığında tenine batan sıkı ipin kesikleri benim de canımı acıttı. Eğer kendimde olsaydım acıdan bağırırdım ama o bağırmak yerine dişlerini birbirine neredeyse kıracak kadar sıkı bastırmayı seçmişti.

"Buranın kurallarını koyan tek bir kişi var, Roseanne." ses hemen solumuzdan geldi. Başımız keskin bir şekilde sesin geldiği yere döndü. Siyahlara bürünmüş, iki metreden daha uzun gözüken bir karartı ellerini arkasında birleştirmiş bir şekilde alevlerin arasından yanımıza ilerledi.

Roseanne mi?

"Ve o da senin ölümsüz bedeninin korkunç acılar içinde cehennemin ateşinde kül olmasını istiyor."

Tamamen karşımızda durduğunda yüzünü görebildim. Yüzünün sağ tarafı boynuna kadar yanmıştı, alevlerin içinde parladığı kan kırmızısı gözleri ve yüzünde duran şeytani gülümsemesiyle onun ne olduğunu kendi ağzından duymama ihtiyacım yoktu.

SON OF A DEVIL | RosékookWhere stories live. Discover now