~Saray~

240 27 16
                                    

Beklettiğim için üzgünüm ama ben de bir öğrenciyim ve hikayemi telefonumdan yazıyorum anlayışınız için teşekkür ederim. Keyifli okumalar...

Multimedya ; Prens Carl ve Chris' in saraydaki hali. (Carl'ın hediye ettiği kıyafet üzerindeki.)

Kapıdan çıkıp koridorda yürümeye başladım. Duvardaki resim ilgimi çekti yaklaşmıştım ki o an sırtımda gezinen bir kılıç hissettim. Kafamı çevirdim, ah yine mi sen ! Kurtulamayacak mıyım ben senden!

"Ne yapıyorsun, çek şu kılıcını üstümden !"

"Bizden uzak dur diye seni uyarıyorum. Bir daha yakınımızdan geçersen ellerini kırarım anlıyor musun küçük ?!"

"Anlamıyorum Karen."

"Bence anladın. Hem bu sadece benim kararım değil aynı zaman da Artagnan'ın da. İkimiz de bizden uzak durmanızı istiyoruz."

"Neden korkuyor musunuz ? Korkmayın !"

"Ha ha ha Chriss. Beni güldürdün. Rahatsızlık veriyorsunuz, o laflarınız gereksiz sözleriniz ayrıca birinci sınıfsınız biz küçüklerle konuşmayız."

"Carl ve ben 2. Sınıf olacağız."

"Hayır, olamayacaksınız. Sen eziksin ve Carl çok kendini bilmez." Hah. Bize dediklerine de bakın, asıl ezik kendisi de haberi yok.

"Ben ezik değilim, ezik olan sensin." diyerek tısladım. "Öyle mi ? Bir daha söyle istersen ?"diyip kılıcının ucunu boğazıma dayayıp bastırdı. "Bu son uyarım küçük, yakınımızdan bile geçme, gölgemizden kork !" sesi   koridorda yankı uyandırıyordu ancak bu beni korkutmaya yetmedi. Karen kılıcını bastırdığı yerden çekip kılıfına koydu ve uzaklaştı. Arkasından bakınmayı bırakıp Carl'a bir şey olmuş mu diye kılıç sınıfına döndüm, etrafa bakındım ama yoktu. 

"Carl." diye seslendim, yanıt yoktu. D'Artagnan'ında Karen'i sıkıştırmış olabileceği aklıma geldikçe deliriyordum. Çünkü Artagnan Karen'den daha fazlasını yapabilirdi. Birden omzumda bir el hissettim "Yine ne var Karen !" diye arkamı döndüm ama karşımdaki Carl'dı. "Carl, nerdesin sen ?" Soruma karşılık omuzlarını silkip "Hiç, biraz silah sınıfındaydım. Resmime bakayım dedim fena mı ?" dedi ama üzerimdeki panik hala geçmemişti sanırım şokun etkisinde kalmıştım.

"Bir haber verseydin keşke, bir şey oldu sandım." "Tamam, sakin ol buradayım işte." Birden bire küçük prense sımsıkı sarıldım, bu ani sarılışım onu şaşırtmıştı. Sarılmak tuhaf bir şey miydi ki herkes şaşırıyor ? "Anormal ?" "Efendim ?" Omzunun altında kalan kısma kafamı gömdüğümden sesim boğuk çıkmıştı.

"Sanırım bana sarılmayı bırakmalısın herkes bize bakıyor."

"Hayır herkese söyle önlerine dönsünler." "Herkes önüne dönsün, hemen !" Prens olduğu için emirleri buradakilere geçiyordu. "Kafanı bir kaldırsana anormal." Boyum ona göre kısa olduğundan kollarımı gevşetip biraz geri çekilerek ona baktım, kaşları çatıktı. "Boynun kanıyor." dedi. Elimi boynuma götürüp çektiğimde biraz kanadığını gördüm. Karen'in kılıcı yüzünden olmuş olmalıydı. "Abartma istersen biraz çizik o kadar."

"Ama kanıyor. Kim yaptı ?" "Kimse." "Nasıl oldu peki ? Kafanı duvara mı çarptın ?"

"Alay etme. Kılıcı tutarken oldu."

"Kılıcın öyle tutulmadığı biliyoruz. Kim yaptı bunu ?"

"Kimse dedim ya boşver."

"Anormal beni sinirlendirmeye başladın..."

"Kimse dedim Carl !"

"Kim dedim Chris !" Karşılıklı birbirimize bağırıyorduk. "Bana bağırma !"

Küçük Bir Kalbin Büyük SavaşıWhere stories live. Discover now