Bugün İlk Defa...

282 70 30
                                    


Babam mı ? Sorulacak sorular sanki tükenmişti de konu babama gelmişti. Ondan bahsetmek kanımın çekilmesine, vücudumun üşümesine ve kendimi her iki anlamda da kötü hissetmeme sebep oluyordu. Ama yine de sorusuna cevap verecektim. Çünkü o gereksiz soru sormazdı. Bilmek istiyorsa yanıtlamalıydım.

"Chris bu kadar düşünmene gerek yok. Cevaplamak istemiyorsan söylemen yeterli. Seni zorlamam. Gerçi ben en saçma sorularına bile yanıt vermiştim."

"Yoo. Cevap vereceğim sadece nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Hangi kelimeler onu tam anlamıyla anlatır bilemiyorum. "

"O kadar düşünmene gerek yok. Kelimelere de gerek yok. Sadece içinden gelen cümleleri söyle. "

"Peki." derin bir nefes aldıktan sonra 

"Babam bir silahşördü, onu çok severdim ancak o hiç benimle ilgilenmezdi. Daha doğrusu kılıcından başka bir şeyle ilgilenmezdi. Bu yüzden kılıçları hep kıskanırdım. Ama artık onları elime alıp babamın onlarda ne bulduğu anlama vakti geldi." sustum ve susmamı fırsat bilip "Benimki de yani benim babamda öyleydi. Babanın adı neydi ?" dedi.

Tam cevap verecekken kapı çaldı. Yerimden doğrularak

"Kapıya bakayım hemen dönüyorum." dedim. Yavaşça kapıyı açtım. Karşımda ki Angie teyzeydi.

"Angie teyze ?" Beni görmesiyle yüzünün beyazlaması bir olmuştu.

"Kızım senin burda ne işin var ?" Evi sattığımızı biliyor olmalıydı.

"Ben..." "O kim Chris ?" diye seslenerek yanıma gelmişti William.

"İnanamıyorum sana Chris! Bir erkeğin evindesin, kızım sen olmak istiyorsun ? Yoksa sen..." İma ettiği kelimeyi anlayınca gözlerim bir anda koyulaştı.

"Derhal çıkıyorsun bu evden. Ben de seni yetimhane de kalıyorsun sanıyorum. Bir dakika boynundaki izler ne Chris ?" kapıdan geriye doğru bir adım geri atarak

"Beni günahlarına bulaştırma, onların altında kalacaksın. Uzak dur benden de ailemden de. Sen artık lanetlisin. Sana ACIYORUM."

Hiçbir sözü son söylediği kadar öfkelendirmemişti beni. Tek bir kelime bile etmeme izin vermeden arkasını dönüp koşarak uzaklaşmıştı. Bense söylediklerini yedirmeye çalışıyordum.

Kafamı kapıya yaslayarak yavaşça yere oturmuştum.

"Ağlıyor musun Chris ?"

"Ben asla ağlamam." Şu anda içimde üzüntüden çok öfke vardı. Bir anda bütün irademi kaybedip öfkeme teslim olmuştum. Ben ne olduğunu bile anlamadan elimde bıçakla sokağın ortasında hızlı adımlarla ilerlerken buldum kendimi. Will arkamdan geliyordu. Sanırım kötü bir şeyler yapacağımı sanıp endişelenmişti. "Ne yapıyorsun? " diye bağıyordu, bense onu dinlemeden adımlarımı daha da hızlandırmıştım. Sonunda o kadının evine varmıştım. Kapısını sertçe yumrukladım. O açar açmaz da bıçağı direk boğazına dayadım.

"Sen kim olduğunu zannediyorsun ?" henüz ne olduğunu bile anlayamamıştı.

"Ben acınacak biri değilim !" diye bağırıp hakaretler savuruyordum.

"Aksine sen tam acınacak haldesin. Babanın ve abinin ölmesi annenin hastanede yatması bunların hepsi senin lanetin. Çünkü onlar senin yanındaydı. Etrafına lanet saçıyorsun ve artık yanında kimse yok. Kendi lanetin arasında ezilerek öleceksin. " nasıl bıçak boğazına bu derece yakınken konuşabiliyordu ve nasıl hayatımda olan her şeyi hakettiğimi düşünebilirdi. Kapı aralandı, içeri giren kişi William'dı.

Küçük Bir Kalbin Büyük SavaşıWhere stories live. Discover now