Uyuyan Güzel

366 113 44
                                    

Hikayemin yeni bölümünü okumadan önce sizlere söylemek istediklerim var. Kitabın bölümlerinde ipucu var aslında birinci sırrımız ortaya çıktı ama daha bulan olmadı :) . Ayrıca 1000 kişi kitabımı okumuş bu yüzden okuyan herkese çooook teşekkür ederim. :) Sizleri seviyorum. Keyifli okumalar ;) Bölümü bir de William'ın ağzından okuyun istedim.

William Welton'un Ağzından;

Ölüm nedir, ne demektir? Ben bilmiyorum. Benim için dört harfli, hayatın sona ermesi, bitmesi anlamına gelen basit bir kelime. Çünkü ben daha önce kimsenin öldüğünü görmedim. Sadece savaşırken yerde yatan cesetler gördüm ama hayır, ölen bir insan görmedim. Birinin ölmesi için ilk önce onu içinde yaşatman gerekir ki ölsün. Ben, ben kimseyi sevemedim, içimde kimseyi yaşatmadım belki de Chris'i görünce bağlanmamın bir sebebi de buydu. Ama onu sevmemin nedeni onun ölmesini izlemek için de değildi. Ayrıca kalbimde büyümemişti sevgisi. Şimdi ölürse onu asla affetmezdim. Beni yarım bırakırdı.

Gözleri annemin bana daha önce hiç bakmadığı kadar sevgi dolu bakıyordu, sarılışı ise bir babanın oğluna seninle gurur duyuyorum dediğinde oğlunun yaşadığı mutluluk kadar gerçek bir huzur ve güvendi. Kısa zamanda nasıl başarabilmişti bilmiyorum ama bana annem ve babamdan daha çok değer verdiğini hissediyordum. Gerçi babam veya annem daha önce hiç değer verir gözle bakmamışlardı.

Babam, bir silahşördü ve onun yolundan gitmem için beni zorluyordu. Sekiz yaşıma gelene kadar bana silahşör olmam gerektiğini sözleriyle ifade ediyordu fakat sonrasında ise bana fikrimi bile sormadan silahşör okuluna yazdırmıştı. Ben artık oraya aittim ve yeni evim o okul olmuştu.

Annem ise merhametli ve sevecen bir kadındı. Onun oğlu olduğum için kendimi şanslı görüyordum. Bir de iki yaşında küçük bir kardeşim vardı ama adını bile hatırlayamıyorum. Aradan yıllar geçmişti ve beni bir kez bile görmeye gelmediler ne maddi ne manevi hiçbir yardımları yoktu. Sanki onların üvey evlatları gibiydim. Babamdan nefret edip etmediğimden emin değilim ama annemin benden ayrılırken döktüğü göz yaşları hala aklımdaydı. 

Her şeye rağmen yaşıyorum. Artık 22 yaşındayım ve onlara ihtiyacım olmadığı için de mutluyum.

...

Bütün bu konular hayatımın kısa bir filmi gibi aklımdan geçerken Chris'in yatağına oturmuş kafamı penceye yaslamış manzarayı izliyordum. Aklımda birçok soru vardı ve yarısı annem olduğunu iddia eden kadınla ilgiliydi. Evet doğru okudunuz bir kadın benim annem olduğunu iddia etti. O kadın Chris'in annesiydi sanırım inanmamıştım. Çünkü Chris, annesinin herkese oğlum dediğini söylemişti. Ben de annesiz büyüdüğüm için etkisi altında kalmıştım.

Bugün lanet olası bir gün. Çünkü sorular kafamın içinden bir türlü çıkmıyor. Kendimi kötü ve yalnız hissediyorum. Bu duygudan kurtulmak ve kendimi iyi hissetmek için dışarı çıktım. Sonra Chris'i görmenin bana daha iyi gelebileceğini düşündüm. Hastaneye doğru yola çıktım. (Bizim tabirimizle orası bir hastaneydi. Gelişmiş krallıklarda hastaların iyileştiği yere deniyormuş ve bizde krallığımızı gelişmiş göstermek için kullanmaya başladık.) Hastanemizde beş çeşit yatak, sıcak yemek ve ilgiden başka bir şey yoktu. 

Doktordan izin alma gereği duymadan Chris'in odasına girdim. Melek gibiydi, öylece yatıyordu. Onu gördüğümde aklımda hep aynı soru beliriyordu. "Ne zaman uyanacaksın prenses?". Yanına geçtim ve onu izlemeye başladım. Aradan beş dakika geçmişti ki doktor odaya girdi. "William, burada ne işin var? Burası bir hastanın odası ve buraya izinsiz girmenden hoşlanmadığımı söylemiştim." "Bağışlayın beni ancak Chris'i görme isteğim artmıştı ve sizi bekleyemedim."

"Pekala, öyle olsun. Ancak şimdilik ! " 

"Durumu nasıl, bir belirti veya ufacık bir gelişme bile yok mu?"

"Üzgünüm William, hiçbir gelişme yok. Ve belirtmek isterim ki bu kıza neden değer verdiğini anlamış değilim. Eğer bu kızın yanında olmasaydın onu öldü diyerek hastaneden çıkartırdım. Biliyorsun sadece beş çeşit yatak var. "

"Size minnettarım, ancak yaptığınız iyilik karşılıksız kalmayacak. Bedeli her neyse ödeyeceğim. " dedim ve doktor dışarı çıktı. Tekrar gözlerimi Chris'e çevirdim. Bugün silahşör okulundan iznim vardı ve kralda iznimi onaylamıştı yani bütün günümü onu izleyerek geçirebilirdim. Aradan on dakika geçmiştiki aklıma Chris'e bunu yapan gelmişti. Kim olduğunu bilmiyordum ve öğrenmek için onun ağzından çıkacak kelimelere ihtiyacım vardı. Hiçbir şe yapamamak beni delirtiyordu. Odada turlar atmaya başlamıştım. Uzaktan bakınca bir deliye benziyordum. Bir oturuyor bir kalkıyorum. En sonunda tekrar Chris'in yanına oturmuş kılıcımı silmeye başlamıştım. Parlak görünmesi hoşuma gidiyordu. Kılıcım kılıfına koyarken elimi kesmişti. Yıllarca kılıç tutan ben yeni kılıç tutmayı öğrenen bir acemi gibi elimi kesmiştim. Sanırım biraz derindi "AH" diye inledim. Sonra odada bulunan dolabın içinden sargı bezini çıkarıp elime sardım. Canım sıkıldığından pencerenin yanına gittim ve havanın karardığını, gece olduğunu farkettim.

Kapıya doğru yöneldim artık eve gitmeliyim diye düşündüm. Tam kapıdan çıkacakken bir ses duydum. "William" ses çok yorgun ve alçak çıkıyordu. Ancak sesin sahibinin Chris olduğunu anlamıştım. Kafamı çevirdiğimde uykudan yeni uyanmış bir çocuk gibiydi. Huysuz ve sevimli. Artık ona uyuyan güzel diyebilirdim. Çünkü iki haftadır öylece yatıyordu ve sonunda uyanmıştı.

"Chris? Hemen doktoru çağırıyorum." kapıdan adımımı atmak üzereydim ki "Babamı gördüm" dedi. Duyduğumda yüzümün rengi değişmişti. "Mutluydu, mutluyduk Will." 

"Tamam Chris daha fazla yorma kendini dinlenmelisin." dedim ve ordaki hemşireye doktoru çağırmasını işaret ettim.

"Saçlarımı okşadı ve bana beni sevdiğini söyledi." 

"Elbette ki seviyor."

"Hayır, sevseydi beni yanına alırdı veya o burda yanımda kalırdı." kelimeler üzüntüsünü anlatması için yetersizdi ancak bunu belli etmeden "Bir hasta için fazla konuşkansın ve eğer baban seni yanına alsaydı annen babandan nefret ederdi ki bunu istemeyeceğini ikimizde biliyoruz."dedim. "İstemem." diye mırıldandı. Doktor içeri girdi ve "Birileri uykusundan uyanmış diye duydum." dedi. Chris hala baygın gözlerle bakıyordu. "Annem nasıl?" diye sordu. Doktor "İyileşiyor ve seni görürse daha iyi olacak çabuk iyileş." dedi samimi tavrıyla. "O halde hemen kalkıp yanına gitmeliyim." dedi ardından da ayaklanmaya çalıştı ve bir anda bayıldı. "CHRIS !" diye sesimin yükseldi ve sonra "Ben iyiyim." dedi. Bayılmamıştı sadece başı dönmüş olmalıydı. "Daha fazla bu yatakta uyumanı görmek istemesemde dinlenmelisin ve yarın seni bana daha güçlü bakan gözlerle görmek istiyorum." dedim ve eve döndüm.

YENİ BOLÜMÜ NASIL BULDUNUZ? :))) LÜTFEN DÜŞÜNCELERİNİZİ YORUM KISMINA YAZIN. AYRICA TAVSİYELERİNİZİ DE SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUM. 

SİZCE CHRIS NEYE KARAR VERECEK ? BUNDAN SONRA HAYATI NASIL OLACAK?  Cevaplar yoruma ;) 

Küçük Bir Kalbin Büyük SavaşıWhere stories live. Discover now