Ahtapot Kalp ve İki Kalpsiz

361 101 67
                                    

Chris'in Ağzından;

Gözlerimi açtığımda ilk onun ismini söylemiştim. Sebebini halâ bilmiyorum. Galiba zayıf bir anım da boş bulundum. Yoksa ben bir erkeğin adını asla sayıklamazdım.

Eminim hepiniz benim William'a aşık olduğumu, onun için ölebileceğimi, gözyaşı dökebileceğimi düşünüyorsunuz. TABİ Kİ YANILIYORSUNUZ ! Ben asla vaktimi boş işlerle harcamam ve eminim ki babam Vermont kızının da diğer zavallı insanların birbirlerine bağladığı ümitlerle yaşadığı gibi yaşadığını görmek istemezdi.

Evet. Aşkın tanımı benim için buydu. Zavallı ve boşlukta olan bir kadınla karşısına çıkan aynı zavallıkta olan bir erkeğe bağlanıp, bizi tanrı ayırmasın, yüreklerimiz sonsuzlukta birleşsin diyerek zırvalaması. Benim hayatımın hiçbir anında bu zırvalığı göremeyeceksiniz. Şimdi "O zaman William kim?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. O artık evimin yeni sahibi, gireceğim okulun öğretmeni, iyilik sever bir silahşör. Farkındaysanız insan demedim silahşör dedim. Çünkü silahşörlerde aşkı benim gibi tanımlarlar yani orası tam benim gideceğim bir okul. Aklımda iki soru var "Ne zamandır uyuyorum?" ve "William ne zamandır yanımda?" iki sorunun cevabı da benim için çok önemli.

...

Bekle beni silahşörlük okulu Chris Welton geliyor ve o okuldan çıkacak ilk kız silahşör olacak!

Bütün erkekler karşımda diz çökecekler ve suçlular canlarını bağışlamam için yalvaracaklar. Artık ne için yaşadığımı biliyorum. Silahşör olmak için yaşıyorum.

......................................

Bugün hastaneden çıktığım gün. Boynumda halâ bıçak izleri olmasına rağmen kendimi daha iyi hissediyorum. Aslında hastaneden yetimhaneye gideceğim için biraz korkuyordum ama yanıma hastanenin makasını aldıktan sonra rahatladım.

Şuan da yetimhanenin önündeyim ve yutkunmaya başladım. Aklımdan sürekli "Chris Welton korkmaz. Chris Welton hiçbir şeyden korkmaz." diye geçiriyorum. Tam kapıdan adımımı atarken bir el beni kolumdan tuttu. Ben de ani bir refleksle kolumdan tutan kişiyi duvara yasladım ve makası da boğazına dayadım. Ah. Bu William'dı.

"Bağışla beni, seni o zannettim." gülümsedi ve "Sanırım artık iyisin bu kadar hızlı ve çevik olduğuna göre." dedi. Utanmıştım.

"Gizliden gelmen benim suçum değildi." "Tabi ki değil ama hastaneden makas çalman senin suçun." evet bir kez daha utanmıştım.

"Seninle bir şey konuşmak istiyorum." "Tabi ki seni silahşörlük elemelerine sokacağım. Belki eleme zamanı geçmiş olabilir ama herkes bir şansı hakeder değil mi? " inanamıyorum ne soracağımı bilmişti ve cevabını da vermişti. "Teşekkür ederim."

"Eğer beni hayal kırıklığına uğratmadan silahşör olursan o zaman teşekkür etmiş olursun."

"Zor bir teşekkür olacak." "Sanmam." demiş gülmüştü. Hastanede yatmadan önce bana yok denecek kadar az gülerdi şimdi ise neredeyse kahkaha atacak. Hiçbir anlam vermemiştim.

"Bir silahşör bu kadar gülümser mi?" küstah bir şekilde sorumu sormuştum, umarım affedebilirdi.

"Eğer karşısında onu mutlu eden biri varsa güler. Neden olmasın? Hem bizde insanız."

"Hayır. Siz silahşörsünüz. İnsan basit bir kelime."

"Pekala. Silahşörüm ama yine de bu gülmeyeceğim anlamına gelmez ve.." sözünün bitmesine izin vermeden

"Ben size gülemezsiniz demedim ki sadece fazla güldüğünüzü düşünüyorum." Ne saçmalıyordum ben. Durup dururken kavga çıkartmaya uğraşıyordum. Halbuki o bana samimiyetle yaklaşıyordu. Hatta yardım ediyordu. Ne kadar da küstah davranmıştım.

Küçük Bir Kalbin Büyük SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin