Deja Vu

6.7K 420 113
                                    

Beyaz renkli duvarlar,kahverengi bir masa,kullanmayı bildiğine bile emin olmadığı bir bilgisayar ve en önemlisi Kutay'ın oturmasına izin verilmeyen kahverengi koltuklar.

"Bu hafta kaçıncı Tayfun ile kavgan! Misafirler lan ! Misafir. Gidecekler." dedi müdür yardımcısı saçsız başını ovalarken.

Kutay bıkkın bir nefes verip kafa salladı.
Böyle mi örnek olacaksın?

Adam "Böyle mi örnek olacaksın?" diye gürlerken Kutay odada gözlerini gezdirip sıradaki cümleyi bekledi.
Bizim okulumuzun bir ağırlığı var.

"Bu okulun bir ağırlığı var Kutay ! Serserilere prim vermem ben."diye gürledi sinirinden moraran adam yumruğunu masaya vururken.

Senin artık emeklilik primi alman lazım diye düşündü Kutay umursamazca suratına bağıran adamı izlerken. Bu fosil canlı prim kelimesini nereden biliyor olabilirdi ki zaten diğer anlamıyla?

"Disipline gidiyoruz yok! Sen ve çeteni atamıyoruz. Kanıtlayamıyoruz ki ! Uyarı veriyoruz yok,uzaklaştırıyoruz sizin için tatil oluyor. Kınama veriyoruz yok! Ne yapacağız oğlum biz sizinle,nasıl adam olacaksın sen !"

Kapının tıklama sesi ile birlikte sertçe "Gir!" diye kükredi müdür yardımcısı.

İçeriye giren orta boylu genç koyu kahve gözlerini müdür yardımcısına çevirirken içeriye adımladı. Kutay'ın ancak göğsüne gelen,bu kahverengi saçlı kumral epey özenli giyimliydi. Jilet gibi ütülenmiş gömleğin üzerine gri renkli bir kazak giymiş,boynunu düzgünce bağlamıştı gömleğinin. Pantolonunda tek çizgi halinde düzgün bir ütü izi dururken,spor ayakkabıları kendininkinin aksine bembeyaz ve düzgün bağlanmış duruyordu.

Yüzündeki o çok bilmiş ifadeyi parçalamak istemişti Kutay istemsizce.

Kumral dalgalı tutamlar kısa ve düzenli bir şekilde alnına dağılırken,hiç kırılmadığı belli olan minik nokta kadar ucu kalkık burnu sinir bozucuydu. Şu yeni gelen transferlerden olmalıydı bu süt kokulu çocuk.

Bahse girerdi ki hala bebek şampuanı ile yıkanıyordu kırmızı bir leğende annesi tarafından !

Kutay sigarasız kalan bünyesinin nikotin ihtiyacı ile gerilmesiyle mevzu çıkarmaya bile hazırdı en ince mimikten. Çocuk ise kahvelerini ona değdirmeden müdür yardımcısına çevirip şiir gibi berrak bir ses tonuyla sorusunu yöneltti.

"Efendim,akşam sekize kadar konferans salonunu tahsil edeceğinizi söylemiştiniz fakat Müge Hoca anahtarı alıp gitmiş,bugün izinli. Yedek anahtarı rica edebilir miyim?" dedi tebessümle gamzeli yanaklarını ortaya çıkarırken.

"A,sahi raporluydu hocamız. Uygar oğlum,al bu sende kalsın yarın da prova var sizin hem." dedi adam çekmecedeki anahtarları olduğu gibi Uygar'ın ellerine bırakırken.

Şanslı piç...

Kutay lacivertlerini kumral çocuğun avuç içlerinde tuttuğu anahtarda gezdirirken o anahtarın kendisinde olsa olabilecekleri hayal edip dudak ısırdı.

Öğretmenler odasındaki montlara kaşıntı tozu dökmekle başlayan bu süreç müshil ilacını odalarındaki kaynar su dolu sebile karıştırıp çay kahve zevklerini mahvetmeye dek uzardı.

"Ve sen.." dedi müdür yardımcısı tehdit dolu parmaklarını Kutay'a sallarken.
"Uygar arkadaşını takip et. Provaya katıl,sana da rol versinler."

Uygar, serserilerin şahına bir bakış atıp aşağılarcasına süzerken hiddetle celallenen kaşlar hilal gibi çatıldı.
"Hocam sonbahardan bu yana rol çalışıyoruz,kışa girdik. Elimizde arkadaşa uygun rol yok,sahnelenmeye hazır senaryo..."diye itirazlarda bulunurken müdür yardımcısı çekmecesinden bir ağrı kesici çıkartıp suyla beraber yuttu yalnızca.

"Beni bağlamaz oğlum,bitki rolü yazın ağaç rolü verin! Beladan uzak dursun. Bir klüpte olursa falan zaman kalmaz bela yaratmaya." diye mırıldandı bir an önce okey oynayabilmek için bilgisayarında.

Müdür yardımcıları bilgisayarda kağıt oyunu oynamak haricinde ne işe yarardı ki zaten !
Uygar minik yumruklarını sıkıp dişlerini gıcırdatırken " Hocam müzik kulübüne verin,spor kulübü de aktif." diye diretti inatla.

"Onlar haftada iki kez çalışıyor,o bile meçhul. Sizin hemen hemen her gün provanız var. Belaya bulaşmaya mecali kalmasın." dedi mouse ile ekrana tıklayan kel adam.

Kutay ve bela kelimesi ayrılamaz bir bütündü. Hiç şüphesiz ikisi etle tırnak gibi birbirine bütünleşmiş iki isimdi !

Uygar ağlarcasına odadan çıkarken nihayet azad olan Kutay da onun peşinden koridora adımladı. Gri renkli mavi kolonlu aptal koridorun sonundan yalpalayarak gelen Tayfun'un ayak sesleri koridoru çınlatıyordu herkes derste olduğu için bir sessizlik hakimdi aptal binaya.

Son PerdeWhere stories live. Discover now