Senaryo Defteri

5.8K 376 143
                                    

Aptal bir binaya tıkılıp yaşıtımız olan insancıklarla belirli bir saat içerisinde iyi geçinmemiz ve adapte olmamız bekleniyordu ki Kutay bu fikre alayla gülerdi. Zorunlu eğitim vesilesiyle yollarını teptiği bu aptal binadaki hiç bir akranının kuş yumurtası kadar aklı olduğunu varsaymıyordu. Bir tavuk yumurtası bile değil,bıldırcın yumurtası kadar hem de.

"Estetik için bahanen oldu." diye mırıldandı Kutay alayla dişlediği dudaklar arasında ıslık çalarken.
"Çirkin ördek yavrusu kuğu olacakmış,sarı!"

Tayfun öfkeyle Kutay'a bir omuz atarken Uygar dolu dolu kahvelerini  Tayfun'a dikti.

"T-tayfun? İyi misin? O ,o mu vurdu sana?"

Uygar ve Tayfun kardeş ,akraba ya da sıkı dost olmalıydı ki Uygar dokunsan ağlayacak halde Tayfun'un dağılmış suratına göz gezdiriyor baktıkça  kendi canı yanıyormuşcasına kıvrım kıvrım oluyordu göğüs kafesindeki basınç.

"Evet,yanındaki serseri mayının eseri." dedi acıyla suratını Tayfun kahvelerini Kutay'ın lacivertlerine dikerken sarı saçlarını geriye yasladı.

Kutay benzer bir tavırla kendi gece karası saçlarını savururken sırıttı.
"Bir yiyen tadına doyamıyor,yine bekleriz."

Uygar'ın  iri kahvelerinden süzülüp akan yaş yanaklarında asılı kalırken burnu kızaran çocuk iç geçirip bakındı Tayfun'a.
"Çok mu acıyor Tayfun ?"

Tayfun dudak büküp Uygar'ın buklelerini dağıtırken kafa salladı.
"Öyle biraz Uygar'ım ya. Kankaların birtanesi olarak akşama ödevimi yaparsın değil mi?"

"Tabi ki ben yaparım,sen dinlen Tayfun."dedi iri kahveleri daha da irileşen Uygar hevesli bir sesle.

Kutay'ın lacivertleri bir Uygar bir Tayfun'u incelerken Tayfun zarif bir gülümsemeyle göz kırptı  Uygar'a
"Bir tanesin var ya,biriciksin. Elin değmişken proje ödevine de benim ismimi yaz bari,kız arkadaşımdan ayrıldım ödev yapacak mod falan  kalmadı."

Uygar tutuk bir biçimde kocaman gülümserken başıyla onayladı Tayfun'u.
"Tabi..." dedi çocuksu bir sesle.

"Az ye de götüne uşak tut lan dallama." dedi Kutay sırıtıp Tayfun'a bir omuz atarken.

Müdür yardımcısının ikaz eden sesi Tayfun'u odasına çağırırken her an patlak verebilecek bir kavga da son bulmuştu nihayetinde.
Ama beklemediği bir şey olmuştu.

Uygar ufacık cüssesi ve narin elcağızlarıyla yapışmıştı yakasına Kutay'ın alacaklı gibi.

"Neden onu rahat bırakmıyorsun?"dedi kendi çapında Kutay'ı duvara itmek istese de bir milim bile oynatamamıştı uzun ve atletik yapılı bir çam yarması olan Kutay'ı.

"Tutmayın küçük enişteyi salıverin gitsin? Noldu kankanı mı koruyorsun tavşancık?" dedi Kutay kavgaya susamış bir biçimde lacivertlerini kahvelere dikerken.

"Uzak dur ondan. O senin gibi belalı bir serseri değil."dedi Uygar hırsla Kutay'ı yerinden oynatamadan itiklerken.

"Neymiş peki? Atom mühendisi mi ? Benden beter amına koyayım. Ben yine kimsenin namusuna göz dikmiyorum deyyusun elden geçirmediği kız kalmamış." dedi Kutay eğlenir bir tavırla kahveleri sulanan Uygar'ın suratına iyice sırıtıp.

"Yalan onlar, o kızların yanlış anlaması. Tayfun öyle biri değildir." dedi Uygar surat ekşitip.

Kutay bu oyundan ve bu minik vitaminsizin onu sarsma çabasından öyle sıkılmıştı ki tek hareketle boğazından kavradığı kürdan kadar sıska çocuğu duvara yapıştırdı,izini çıkarmak istercesine.
"Kavga niye çıktı sanıyorsun? Benim mekana kız atıyor ikidir. Kamera yok tabi,herkes derste." dedi Kutay sinirden kızaran gözleriyle Uygar'ı böcek ezer gibi ezerken.

"Bırak beni." diye mırıldandı Uygar bileklerini çekiştirip  ittiği Kutay bir milim sarsılmazken.

"Anlaşma yapıyoruz o zaman,efendi çocuk.  Sen müdür yardımcısına provalara beni aldığını söylüyorsun. Ben de vasıfsız kankitonu dayak manyağı yapmaktan vazgeçiyorum. Nasıldır? " dedi dilini şaklatıp dudaklarını yalarken Kutay arsız bir sırıtışla.

"Ona bir daha vurmayacaksın?" dedi Uygar nefret dolu bakışlarını Kutay'a çevirirken.

"Noldu? Uf olursa üflersin geçer,hadi diyorum velet. Senin keyfini bekleyemem. " diye söylendi nikotinsizlik iyiden iyiye kendini hissetirirken Kutay.

"Tamam,bırak beni be serseri mayın." diye surat ekşitti Uygar elini çantasına götürürken.

Çanta neydi ve ne amaçla kullanılırdı bilmiyordu Kutay. Kendine ait bir kalem silgi en son ilkokulda vardı,o zamandan bu yana sınavlarda sınıfın inek kızından uçlu kalem almak haricinde alet edevat yüzü görmemişti.  Ne gerek vardı?

Uygar spor çantadan siyah kaplı iki defter çıkarırken aceleyle birini Kutay'ın ellerine savrukça bırakmıştı.

"Okuma yazma biliyor musun ki sen?" dedi alayla Uygar defteri  Kutay'a verirken.

"Ne diyorsun lan sen?" dedi kırmızı görmüş  boğa misali Uygar'a saldırmak üzere harekete geçen Kutay.

"Şaka...Her neyse içinde replikler ve senaryo yazılı.  Siyah puntolarla yazılmış yerlerden bir kaç cümleyi ezberle. Benim onlar. Ben baş rolüm. Yedek sensin deriz hocaya.  Ne sen tiyatroyu kirlet ben seninle uğraşmayayım Kutay!" dedi

"Adımı da bilirmiş. Sebepsiz nefret gizli hayranlık. Kankan gibi morartayım seni,hı?"dedi Kutay çocuğu sertçe duvara itiklerken.

Okul zilinin çalmasıyla birlikte dağılmaya başlayan sınıflardan hayvanat bahçesindeki hayvanların tüm sesleri seçilir gibiydi.

Bugün cumaydı,parsellenmiş ve tutsak edilmiş bir öğrencinin çığlık sesiydi. Haftasonunun kutsallığına bir ilahi söylemek gibiydi bağırmak.
İki gün sefil tiplerle dolu binada ömür çürütmeden evde keyfine bakmak demekti bu Kutay için.

Uygar kaçarcasına kalabalığa karışırken elleri cebinde bahçeye salınan Kutay okul bahçesinden dışarı adımlar adımlamaz bir sigara yakıp okulun yanındaki parklardan birinde banklara dizildi tayfasıyla birlikte.

Son PerdeWhere stories live. Discover now