3.Bölüm

95 10 64
                                    


~






Dakikalar birbirini kovalarken onu bekletmemek adına hızlıca hazırlanmıştım. Üyelere emlak ve ev konusunda işim olduğunu söyleyerek bu durumu yalanla gizlemiştim. Nedenini bilmiyordum ama bunu söylediğimde pekte normal karşılanacağını sanmıyordum. O yüzden en azından şimdilik kimseye söyleme ihtiyacı hissetmemiştim.

Hem aslında bu yalanda değildi? Yatırım yapmayı planlıyordum ve ev alma gibi düşüncelerim vardı. Sadece ne zaman gerçekleşeceği belirsizdi.

Üzerime siyah kot pantolon ve uçuk beyaz ve krem arası bir renkle gömlek giymiştim. Siyah kemerim üstüme aldığım krem renkli ceketimle fena görünmüyordum. Şık görünmeye ihtiyacım vardı. Hatırladığım kadarıyla Doyoung her zaman iyi giyinirdi ve bu ona çok yakışırdı. Benimde yanında baştan savma bir tarzım olamazdı. Böyle olması rahatsız hissetmeme neden olurdu.

Küçük bir çanta alıp, dün geceki bakındığım çekmeye bakışlarım değmişti. İçinden hediye kutumu çıkarıp, üzerinde küçük ay deseni olan yüzüğümü sol elime takmıştım. Bu iyi olabilirdi. Hafif dalgalı görünen saçlarım iyi duruyordu ve görünümümden tatmin olmuştum.

Onunla en son konuştuğumda benden önce oturacağımız yere gitmesini ve kendine hoşuna giden bir yer seçmesini söylemiştim. O nasıl tercih ederse, bunu sorun etmeyeceğimden emindim.

Dakikalar sonra attığı konumu gördüğümde gülümsemiştim. Geçtiğimiz akşam yemek yediğimiz restaurant... Orayı sevmiştim. Neredeyse gökyüzündeydi ve manzarası muhteşemdi. Fazla sakin ve tercih edilmesi makul olan bir yerdi. Kalabalık bir ortam olmaması işime gelirdi çünkü rahat olmayı her zaman tercih ederdim. Gerçi bunu en azından bu akşam tam olarak nasıl başaracağım konusunda bir fikrim yoktu.

Onunlayken olduğumdan daha durağan davranıyordum. Sanki sakinleştirici almış gibi. Hayır- bu durumdan rahatsız değildim, aksine transa geçiyor gibiydim. Farkında olamadan hareket ediyordum her defasında ve dışarından nasıl göründüğümü merak ediyordum.

Mekâna vardığımda siyah maskem yüzümdeydi ve o kalabalık masaların aksine, çift buluşmaları için ayrılmış olan arka tarafa geçmişti. Buna nedense şaşırmamış ve rahatsız olmamıştım. Aksine güzel düşünmüştü. Çünkü burası bomboştu. İnsanlar, geçen akşam yemek yediğimiz kısımda oturmuşlardı ve bu tarafta bizim dışımızda çift masalarında oturan kimseler yoktu.

Camın önünde manzaraya karşı seçtiği masada beyaz şarabını yudumluyordu. Masasına yaklaşırken onu yan profilinden izlemiştim ve sebebini tahmin etmek istemediğim bir şekilde nabzım hızlanmıştı. Bu heyecan? asla tanıdık değildi...

-"Çok beklettim mi? ~"

Demiş ve onu sevimli bir baş selamıyla karşılamıştım. Fazla kibar ve saygılı davranan görevliler girişte ceketimi almışlardı. Beni gördüğünde ayağa kalkacakken onu engellemiş ve rahatını bozmamasını rica etmiştim.

-"Ah- hoş geldin,

-Hayır çok sayılmaz, ilk kadehimi bitirmemiştim bile."

Diyerek önündeki yarım dolu kadehi işaret etmişti. Elini kaldırdığında bakışlarım hiç istemeden parmaklarına takılmıştı. Bileğindeki soğuk metal bilekliğe, kolları bir iki defa katlanmış olan koyu renk gömleğine, yakası birkaç düğme açık olan göğsüne, tenine zıt olan kıpkırmızı dudaklarına ve sanki hiç kanı yokmuşcasına bembeyaz duran tenine...

Yine şaşırmamıştım, o her zaman olduğu gibi şıktı ve iyiki bende giyimime dikkat etmiştim. Yoksa sahiden de yanında basit kalacaktım ve bu mekânda sırıtacaktım. Neyseki bende kendi çapımda şıktım.

Doshi | Room İn The Sky Where stories live. Discover now