9.Bölüm

60 8 29
                                    



~






Yeniden selâm Carl~

Buraya uğradığını bilmek beni mutlu etti. Ve aa- yazdığın her şey beni gülümsetiyor... Sen fazla? hoş birisin. Düşüncelerin için teşekkür ederim, çok incesin.

Ve evet, burayı güllerle dolu bulursam sanırım yanlış geldiğimi sanıp çıkıp gidebilirim kkkkk Düşüncesi bile beni mutlu etti. Ama hayır sakın! çünkü temizlemek zorunda kalabiliriz.

Bu arada evet, hâlâ kahve içebiliriz? Uzun zamandır ertelenmek zorunda kalıyor. Eğer kahve içersek, bende sana ramen pişirebilirim? Hey~ evet bunda o kadar da kötü sayılmam.

Hoşçakal!

Mektubunu okuduğumda bu kez öylece sırıtıyordum. Sanırım buna engel olamıyordum çünkü hissettiğim şeyler beni böyle yapıyordu. Kalbim hızla ve sevinçle atıyordu. Buraya bıraktığı mektubu o gittikten sonra okumamı rica etmişti ve yaklaşık 10 dakika önce çıkmıştı.

Buradaydık, bu odada, ikimiz... Ve biz, beraber olmuştuk. Kendime engel olmak ve sınırımı korumak istesemde, beni engellemişti. Onu istiyordum ve oda benimle aynı şeyi istemişti. Onunla birlikte olmak, tahmin ettiğimden çok daha fazlasıydı. O hafif esmer teni, yumuşaklığı, sıcaklığı, küçücük ama keskin gözleri... Beni deli ediyordu. İçimde öyle yoğun bir his birikiyordu ki, uykumda bile bunu düşünüyor olacaktım. Bu gece sanırım uyuyamayacak bile olabilirdim. Onunla sevişmiştim evet biz, sevişmiştik.

Yaşadığım şeylere hâlâ inanamıyor olsam dahi, henüz toparlanamamış hâlim ve giyinik olmayan üzerimle her şeyin bir rüya olmadığı açıktı. Burası Seul'ün en yüksek yerlerinden biriydi ve bizim gizli yerimizdi. Sadece ikimizin bildiği ve sadece bize ait olan bir yerdi. Bu düşünce bile kalbimi ısıtıyor ve beni heyecanlandırıyordu.

Yine gitmek zorundaydık. Burada saatlerce hatta günlerce onunla kalabilirdim, kalmak istiyordum. Ama mümkün değildi, en fazla birkaç saatlik zaman diliminde buraya gelebiliyorduk. Daha fazlası mümkün değildi ve işlerimiz olabildiğince yoğundu. Buradan asla beraber ayrılmıyor veya birlikte gelmiyorduk. Çünkü bu, olmamalıydı işte... Birçok şey için dikkatli olmalıydık ve bu da dikkat etmemiz gereken noktalardan biriydi.

Ona yazdığım mektubu solmuş ama hâlâ güzelliğini koruyan gülün yanına bırakmış ve kasayı kilitlemiştim. Üzerimi değiştirip toparlandığımda, uygun olduğunu düşündüğüm bir an bulup binadan ayrılmıştım.

Yurda geldiğimde yine beklediğimden daha sakin bir ortamla karşı karşıya kalmıştım. Üyelerden hiçbirini görememiştim ve odama geçtiğimde kendimi ılık bir duşa teslim etmiştim. Saat ilerlediğinde gece yarısını çoktan geçmişti ve birkaç hareketlilik işittiğimde üyelerin sesini duymuştum. Fakat bu akşam yalnız kalmaya ihtiyacım vardı, bu yüzden odamdan çıkmamıştım.

Dakikalar sonra kapıma biri tıkladığında ses etmemiştim çünkü uyuyor numarası yapmayı düşünmüştüm. Fakat bu devam ettiğinde Taeyong un sesini işitmiştim.

-"Açar mısın Doyoung-ah"

Fazla yüksek çıkmayan sesi yinede ciddiydi ve açmak zorunda kalmıştım, ses tonundan hoşlanmayışım yüzünü gördüğümde de katlanmıştı çünkü bana pekte iyi hissetmeyeceğim şekilde bakıyordu.

-"Uyumadığını biliyordum, neden açmıyorsun?"

Diye sorduğunda kapıyı arkasından kapatmış ve kilitlemişti. Ciddi bir durum olduğunu o saniyede anlamıştım.

Doshi | Room İn The Sky Where stories live. Discover now