9.BÖLÜM: "TABAK AŞKINA"

382K 15.8K 2K
                                    

Multimedya: Su Yıldırım

ARDA'DAN

Telefonun çalmasıyla dünyam başıma düştü resmen.

"Ah!"

Pardon ya, dünyam'mı düştü demiştim? abajur düşmüş.
Kimin aradığına bakmadan açtım.

"Al-"

"Ardaa! On dokuz saattir ne arıyorsun ne soruyorsun! Bu ne ya? bu nasıl bir ilişki? Neyim var neyim yok , hastamıyım değilmiyim, hiçmi merak etmiyorsun? Bir daha beni arama!"

Suratıma kapanan telefona küfredip Uygarın odasına girdim.
Girmemle gözlerimin yerinden fırlaması bir oldu.
Şimdi bu pozisyonlarının resmini çekip 'Hayırdır, sen hep altına alırdın,' diye dalga geçmek vardı ama bunu yapamayacak kadar üşengeçtim. Sahi, ben neden kalkmıştım?

Ah, siktir. Uyumalıydım.

***

Adam, uyanmıştı fakat gözlerini açamıyordu. Dün gece geç uyumuştu.
Üzerinde bir ağırlık vardı, yorgunluktan olmalıydı fakat yorgunluk ne zamandan beri nefes alır olmuştu?

Gözlerini açtığında etrafa bakındı. Yerde Su'yun dünkü hırkasını görünce Su'yun burada olduğunu hatırladı ve yan tarafına baktı. Yoktu, belki de salondadır düşüncesiyle ayaklanmıştı ki, üzerindeki ağırlık kıpırdandı.

Göğüs hizasına bakınca Su'yu görmek beklemediği birşeydi. Ne ara onun üzerine çıkmıştı? Hiç fark etmemişti ve kolları Su'ya sarılıydı. Kızın küçük boyu göğsüne kadar gelmişti.

Adam gülümsedi.

Sanırım onu oyuncak ayısı sanmıştı ki, can simidi gibi iki kolunuda adama sarmıştı. Biraz kızı izledikten sonra yan tarafına yatırdı çünkü uyanınca kızın utanıcağını biliyordu. Ateşini kontrol etiğinde geçtiğini gördü. Üzerini değiştirip salona indi.

ARDA'DAN

Acıkmıştım ve ne yazık kı bana kahvaltı hazırlayabilecek ne bir hizmetçi nede bir insan evladı vardı bu evde yemek benden soruluyordu.
Uygar piçi açlıktan ölse bile yemek hazırlamayacagı için bu görevi ben üstleniyordum. Hizmetçilere gelince, hepsini Uygar'ın yatağından topluyordum. Artık bu eve kesinlikle kız bir hizmetçi sokmayacaktım. Erkek hizmetçi olmadığına göre ev erkeği gibi birşey oluyordum, yada her ne boksa. Uygar ile kan kardeşiyiz. 5 yaşından beri. Aynı yetimhane büyümüştük 15 yaşına kadar. Sonra beni evlatlık edindiler, Uygar'da yurttan çıkıp sokak hayatına girmişti. Beni evlatlık edinenler tatile Almanya'ya gitmişlerdi. Bende onlar gelene kadar Uygar'la kalıyorum.

Uygar'ın ailesine gelince..

Sadece Anaannesi var.

Hazırladığım sofraya baktığımda kendimle gurur duydum. Mükemmelim oğlum ben.
Uygar mutfağa girip her zamanki yerine oturdu.

"Tombik uyandı mı?"

Anlamlarını çözemediğim sert bir bakıştan sonra;

"Hayır."

"Uyandırmamız lâzım. Kahvaltı yapsın akşam birşey yemedi."

Ayağa kalktım mutfağın çıkışına ilerliyordum,

"Ben uyandırırım geç otur."

Dedikten sonra yandan ters bir bakış atıp odasına çıktı. Kıskanmışmıydı o?

***

Biri omzuma dokunup bilmem kaçıncı kez uyanmamı söylüyordu.

"Su, uyan artık."

Homurdanıp diğer tarafıma döndüm. Ölene kadar uyumak uyumak yine uyumak istiyordum.

"Ölüm uykusunamı yattın? Kalk."

Sinirlendiğini hissettiren bir ses tonuydu bu.

"Uyanığım ben."

"Kalk."

"Kalkacağım sadece 5 dakika daha."

"3 saniye içinde ayakta ol."

Bu sefer tehlikeli bir ses tonuydu ve hakkını vermişti.

Yataktan kalktığımda yerde kendi giysilerimi gördüm ve korkarak üstüme baktım. Pembe tatlı dizlerime kadar bir gecelikti bu.

"Şey, bu kimin?"

dedim geceliği göstererek. Biraz durduktan sonra cevapladı.

"Annem'inmiş"

Tam üzerimi kimin değiştirdiğini soracaktım ki o konuştu.

"Şuradaki hırkayı giy ve aşağıya gel."

kafamı sallayıp dediğini yaptım. Aşağıya indiğimde seslerinden mutfağı bulmuştum ve herşey neden siyah olmak zorundaydı? İçim kararmıştı.

"Oo günaydın tombik yanaklım."

diye yanaklarıma saldırmak üzere olan Arda'yı Uygar'ın sözünü hatırlayarak durdurdum. Kimseye dokundurmamamı söylemişti.

"Acıtıyorsun hep yapma."

Dudak büzdüm. Bu sefer dudaklarımı sıkmıştı. Uygar'ın kaşlarının çatıldığını gördüm.
Sofraya geçtiğimizde pek aç hissetmiyordum, Tabağımla oynuyordum.

"Ye."

"Aç deği-"

"Ye."

Bu adam neden beni hiç dinlemiyordu Allah aşkına?
Sinir olsamda birşey demedim. Sonuçta şuan onun evindeydim, Biraz yemeye çalıştım. Bugün okula gitmemiştim fakat işe gitmem gerekiyordu.

"Eve ne zaman gidebilirim?"

Uygar'ın ilgisini çekmiş olmalıyımki bana baktı.

"Burada kal."

"Gerçekten gitmem gerekiyor."

Uygar'ın bakışlarındaki ifadeden beni göndermeyecek sanmıştım fakat o onayladı.

"Yemekten sonra ben götürürüm. Şimdi bitir şu tabağını."

Ah, yine tabak!

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin