13.BÖLÜM: "MORG"

381K 15.1K 3.9K
                                    

Multimedya: Uygar Aral

Göz kapaklarım sanki birbirine yapışmış gibiydiler, açamıyordum ve bir süre öylece durdum.
Biraz daha kendime gelince doğruldum ve gözlerimi açtım. Bu sefer başarılıydım.

Olanları idrak etmeye çalışmıştım ve ne yazık ki uyuşmuş olan bedenim ve zihnim buna hiç yardımcı olmuyor, aksine dahada zorlaştırıyorlardı.

Yanımda duran fakat benim daha yeni fark ettiğim kişi Uygar'dan başkası değildi. Yorgun gözükmüyordu fakat uykusuz olduğunu kızaran ve beyazına kanlı damarlar bulaşmış olan gözlerinden anlayabilirdiniz.

"İyimisin?"

kafa sallamakla yetindim. sesimi bulmaya çalışıyordum çünkü sesim çıkmıyordu.
Boğazımı temizleyip bedenim Uygar'a dönecek şekilde yan döndüm.

"Tontiş gitti mi?"

Yüzüme ezberlemek istediği bir Şiir gibi bakıyordu, çok dikkatli.

"Seni ona götüreceğim dedim, meraklanma."

"Biliyorum, götüreceksin. "

Sesim onun aksine hastalıklı bir insanmışım gibi kısık çıkıyordu. O ise çok dinçti hemde tüm yorgunluğunu rağmen, gücüne şaşırıyordum. Yine siyahlar içindeydi ve kanlı gözleri bile güzelliğini bozamıyordu. Utanmıştım, gerçekten onun güzelliğini gördükten sonra kendimden utanmıştım. Her kızın kalbini hoplatacak, migdesinde kelebekler uçurtacak bir güzelliği vardı. Fakat benim şuan kalbimde hoplamıyordu, kelebeklerimde ortalarda yoklardı. Aklım sadece Tontiş'teydi. O artık yokmuydu gerçekten? bunu kabullenemiyordum yada kabullenmek istemiyordum bende bilmiyordum açıkçası. Kendimde değildim.

Uygar'ın parmaklarını yüzümde hissettim ve ardından akan göz yaşlarımı sildiğini.
Ağlamışmıydım? farkında değildim. Size söylemiştim kendimde değildim şuan.

Hangi ara hıçkırmaya başlamıştım?

İnanılmaz bir derecede yanlızlık hissediyordum şuan. Hissetmekte de haklıydım, gerçekten yanlızdım.

Uygar şaşırmış olduğunu belli etmesede ne yapacağını bilemez şekilde bakıyordu.

Elimin tersi ile göz yaşlarımı sildim.
Titreyen sesim ile konuştum.

"Uygar?"

"Güzelim,"

dedi bana ne yapmak istediğimi sorgularcasına ve sesini yumuşak çıkarmaya çalıştığını anlamak zor gelmemişti.
Ne kadar pis olsamda burnumu çektim.

"Sarılsana,"

Sanki bunu bekliyormuş gibi anında sarılmıştı bana, ne var biliyormusunuz?
Sanki o bana sarılınca bütün yanlızlığım uçup gitmiş gibi hissetmiştim, Taki hemşire odaya girinceye kadar.

Uygar zorda olsa beni bırakıp çatık kaşlarıyla hemşireye dönmüştü.
Hemşire onun bu haline şaşırsada birşey belli etmemeye çalışmış fakat kekelemesine engel olamayarak konuşmuştu.

"Ş-şey, Ahmet büyüküstün'ü görmek isteyenler lütfen morga gelsin. Son görüş bu."

Uygar hafifçe başını sallayınca hemşire arkasına bakmadan odadan çıkmıştı.

"Uygar? beni götüreceksin değil mi?"

Ayağa kalkıp bana elini uzattı.

"Biraz yürü, kendine gelirsin. Ağlamak yok ve biraz durduktan sonra gelip yatacaksın."

Götürecekti, o gerçekten dürüst bir adamdı. Kafamı Tamam anlamında salladım. Ardından onunkilerin yanında ufacık kalan elimi avcunun içine bıraktım.
Avcunu kapatarak elimi sıktı fakat bu acıtmıyor hatta bana dayanma gücü veriyordu.

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin