24.BÖLÜM: "DUMAN"

299K 12.2K 2.4K
                                    

Multimedya: Su Yıldırım

Sabah gözlerimi açtığımda, herşey dahada üstüme gelip bana acı vermeye başlamıştı.

Ne zaman gideceğimi bilmiyordum, fakat içimde bir yerler öyle sıkıyordu ki beni.
Bir yıl boyunca Uygar'sız durabilecek miydim?

Yataktan doğrulduğumda, Uygarı yanımda göremeyince bir tuhaf olmuştum.
Ah, bu Uygar alışkanlığım başıma bela olacaktı o Okul'da.

Gözlerimi oda da dolandırdığımda, Uygar'ın Camın kenarında ki koltukta uyuduğunu gördüm.
Bir iki paket sigara çöpleri ve bir sürü boş içki şişeleri.

Onu böyle görmek çok zoruma gidiyordu.
Ne bileyim, O Uygar'dı, böyle olmaması gerekiyordu.

Onu uyandırmamaya çalışarak parmak uçlarımla yürüdüm ve balkona çıktım.

Bulduğum yere otururken herşey de yerine oturuyordu.

Bugün sondu belkide.

Bakım bu duyguyu size anlatayım.

Babam'ın beni bıraktığı bir zamanda hiç tanımadığım bir yabancı geliyor ve beni sahipleniyordu, Sonra o yabancı'ya öylesine bağlanıyordum ki, Ondan bir yıl ayrılacağımı duymak beni ölümü isteyecek kadar çok bunaltıyordu. Ve o yabancı öyle bir yabancıydı ki, babam dediğim adam onu yetim bırakmış olsada onun kızı ile birlikte uyuyabiliyor hatta ona bir gelecek hazırlayabiliyordu.
İşte ben bu yabancıyı nasıl bırakabilir dim ki ? Hissedebiliyordum, ben gidince oda, bende çok acılar çekecek ve o acılar ile de olgunlaşacaktık.

Balkonun kapısı açıldığında elinde sigara ve üzeri çıplak bir Uygar yanıma yaklaştı.

"Ağlıyor musun sen?"

Sen söyleyene kadar fark etmemiştim.

"Hayır, ağlamıyorum."

diye cevapladım.

"Ne işin var sabahın köründe burada?"

"Çok bunaldım, sorgulamasan olmaz mı?"

diye bir ricada bulundum ondan. Bana dikkatlice bakıp sigarasından bir duman alırken kafasını sallayarak beni onayladı.

"Uyuyordun, ne ara buraya geldin?"

diye ben sordum bu sefer.

"Uyandığını hissettim."

Hissetmiş, benim uyandığımı hissetmiş!
Ben onsuz ne yapacaktım?

"Uygar,"

dedim içindeki acı sesime yansırken.
Elindeki sigarayı balkondan aşağıya attıktan sonra beni her zamanki yerime, Güçlü kolları arasına almıştı.

"Kızım, ölmeye gitmiyorsun. Yeter artık ağlama."

Küçük çocuklar gibi mızmızlandım.

"Ama gelmeyeceğim diyorsun, bir sene görüşmeyeceğiz dedin."

dedim ağlarken.
Sanki bir babaymışta, kızının ağlamasını istemiyor gibi bir şefkatle yanaklarımı okşuyordu.

"Ben sana görüşmeyeceğiz demedim aptal, Telefon denen şey icat olalı çok oldu."

"Bir sene hiç seni göremeyeceğim ama?"

"Bende seni göremeyeceğim, gayet adaletli, ne dersin?"

Ben ağlamaya devam ederken Uygar gülmüş ve saçlarımla oynamıştı.

"Benim küçük kızım hâlâ ağlıyormuymuş ? Hadi bugün tüm isteklerini yerine getireyim hazretleri"

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin