14. BÖLÜM: "SARHOŞ"

355K 14.8K 5.4K
                                    

Multimedya: Su yıldırım

İkinci kapı kapanış sesini duyduğumda Arda'nında gittiğini anlamam huzursuz olmama sebep olmuştu.
Uygar evden çıkmıştı ve daha gelmemişti, Arda'nın az önce çalan telefonunu duymuştum.

Uygar'ın başına birşey gelmiş olabilir miydi? bu düşünce içimde bir yerleri felaket acıttı. Hatta öyleki bu acı kendime gelmeme neden olmuştu.
2 gündür sadece uyuyordum ve uyanınca tuvalete gidiyordum.
Yemek yemek istemiyordum fakat Uygar bugün patlamıştı.
Artık kendime gelmeliydim. Tontiş ve Annem böyle olmamı istemezlerdi.
Ayağa kalkıp bir silkelendim. adımlarımı hızlandırıp bir duş aldıktan sonra üzerime Uygarın dolabından birşeyler uydurdum.
Arda'nın getirdiği tepsideki yemekleri yedikten sonra odayı temizledim. Malum Uygar tepsiyi fırlatmıştı. Odada işim bittiğinde salona geçip büyük koltuğa oturdum ve Uygar ile ardayı beklemeye başladım.

"Aç şu siktiğim kapısını."

Dışarıdan gelen bu ses Uygara ait olabilir miydi? sanırım bunun cevabı evet.

"Anahtarı unutmuşum,"

Ayağa kalkıp onları karşılamak için kapıyı açtım fakat açar açmaz üzerime öküz gibi bir ağırlık düşmüştü. Zor dengemi sağlayabilmiştim.
Arda'nın suratında isyan eder gibi bir ifade vardı.

"Su, ona sen bak."

"Ben ne yapa-"

"İyi geceler,"

diye beni savuşturmuş ve yukarıya çıkmıştı.
Omzumda uyuyan ve kollarını nefesimi kesme çabalarında bulunmak ister gibi belime saran Uygar sanırım sarhoştu.

"Uygar?"

diye mırıldandım.

hafif gözlerini araladı, Yüzünü görmek içinse kafamı yukarıya kaldırıyordum, Eh iki metre boy var adamda.

"Su,"

Ah, ismimi telafuz edişi..

"Efendim?"

"Susadım, Aptal."

Gerizekalı herif.

Zorda olsa küçük küçük adımlarla ilerleyip onu geniş koltuğa oturttum.

"Şimdi sana su getireceğim sonra sen banyoya gireceksin ve daha sonra sert bir kahve yapacağım, Tamam mı?"

Yattığı yerden kafasını salladı. sanırım şuan beni anlamıyordu bile.

Mutfaktan su getirip ona içirdiğimde bir ara gözlerini açıp dikkatle yüzüme bakmıştı.
Suyu bitirdikten sonra Uygar'ı banyoya attım.
Evet, attım çünkü buraya çıkana kadar belimden sesler gelmişti. kemiklerim kırıldı sanırım.

Kapıya vurup onu uyarmayı ihmal etmiyordum.

"Uygar! Uyuma,"

"Uyumuyorum dedim ya kızım cırlama!"

diye bir kükreme duyunca koşarak değil, resmen uçarak mutfağa indim. Sert bir türk kahvesi yapıp arkama döndüğümde kahvenin birazını parmaklarıma dökmüştüm.

Uygar, belinden düşecek gibi olan bir eşortman giymişti. üzeri ise çıplaktı ve saçlarından damlayan sular kaslı göğsüne düşüp oradanda aşağıya süzülüyordu. Ne kadar zaman geçsede onun bu mükemmelliğine ve güzelliğine asla alışamıyordum.
kafamı bedeninden alıp yüzüne çevirdiğimde pis bir sırıtışla yüzüme bakmıştı.

Gözlerimi ondan kaçırdım.

"Al kahven."

Kahveyi alırken parmakları parmaklarıma değmiş ve tuhaf hissetmeme neden olmuştu. Onun güzelliği can yakıcıydı

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin