39- ruh bağı

792 144 86
                                    

Lan Wangji'nin sıcaklığının tadını çıkaran Wei Wuxian, bereket tanrısının göğsünde parlayan saf beyaz ve bir mum alevi gibi titreşen ışığa göz kapağını düşürdüğü gözleriyle baktı.

"Wei Ying." Lan Wangji'nin yumuşak sesi Wei Wuxian'ın bakışlarını kaldırmasını sağladığında, ölüm tanrısının gözleri endişeli altın gözlerle buluştu. Ah, belki de Wei Wuxian'ın melankolisini sezmişti.

"Ben iyiyim Lan Zhan," dedi. "Sadece... düşünüyordum."

Lan Wangji kafasını salladığında Wei Wuxian'ın gülümsemesi sinsi bir hal aldı.

"Belki de Hanguang-jun bu değersiz tanrının dikkatini dağıtmaya ve endişelerini uzaklaştırmaya istekli olacaktır?"

Lan Wangji, kutsal bir görev verilmiş bir adam gibi eğilip dudaklarını Wei Wuxian'ın dudaklarına bastırdı. Wei Wuxian ise hevesle karşılık vermiş ve öpücüğün derinleşmesi için dudaklarını aralamıştı. Lan Wangji onu güçlü kollarıyla kucağına çektiğinde onaylamayla mırıldandı.

Lan Wangji'nin, Wei Wuxian'ın sırtının küçük bir kısmında dinlenen avuç içi, omurgası boyunca yükselerek arkasında bir ateş izi bırakmış ve hünerli parmaklar at kuyruğunu tutan kurdelesini çözerek, Wei Wuxian'ın uzun, simsiyah buklelerinin özgür kalmasını sağlamıştı. Lan Wangji parmaklarını derhal Wei Wuxian'ın saçlarına karıştırıp bir tutamını yumrukları içinde topladı. Tutuşu acıtacak kadar sıkı olmasa da, Wei Wuxian'ın içinden şok dalgalarının geçmesini sağlamaya yetecek kadar sıkıydı.

Bu tutuşu, Wei Wuxian'ın kafasını daha iyi bir açıda tutmak için kullandıktan sonra Lan Wangji diğer tanrının ağzını artan bir güçle yalamış, her minik iç çekmesini yutmuş ve hazinesini istifleyen bir ejderha gibi inlemişti. Çok geçmeden Wei Wuxian bereket tanrısı onu yiyip bitirirken, Lan Wangji'nin geniş omuzlarına sımsıkı tutunmaktan başka bir şey yapmaya gücünün yetmediğini fark etti.

Ardından, hem sonsuzluk hem de sanki çok kısa bir zaman dilimi gibi gelen bir sürenin ardından Lan Wangji geri çekilmiş ve Wei Wuxian'ın nefesini düzene sokmasına müsaade etmişti. Ancak tam olarak kendine gelmesine yetecek zamanı vermeden; bu sefer aşağı inerek Wei Wuxian'ın boynunu esir almış, kulağının altındaki hassas deriyi ısırıp emmiş ve hatta ürpermesi için kar beyazı kulak memesini dişlerinin arasına almıştı.

Bereket tanrısının Wei Wuxian'ın saçlarının arasında olmayan eli ise, onun koyu renk cüppesinin yakasıyla oynamaya uzanıp, kaymak cildi biraz daha ortaya çıkarmak için kumaş katmanlarını gevşetti. Lan Wangji'nin ağzı bu yeni bölgeye ilgi göstermek için aşağı doğru yol almıştı. Dudakları ve dili ölüm tanrısının omzuna sürtündükten sonra, Lan Wangji dişlerini Wei Wuxian'ın etine geçirdi.

"Ah!" Acı ve zevk omurgasından aşağı inerken Wei Wuxian'ın nefesi kesildi.

Isırık, deriyi delecek kadar sert değildi ancak kesinlikle bir iz bırakacaktı. Lan Wangji ısırdığı yerin acısını yatıştırmak için dilini o bölgenin üzerinde gezdirmiş ve bunu da kondurduğu birçok öpücük takip etmişti. Wei Wuxian kollarını Lan Wangji'nin boynuna dolayıp kendisini ona daha da bastırdığında; Lan Wangji ölüm tanrısının cüppesini çekiştirmeyi bırakıp, ellerini Wei Wuxian'ın kalçalarını sıkmak için ölüm tanrısının boşluklarından sürterek aşağı indirdi. Binlerce saat guqin çalmaktan güçlenen uzun parmaklar Wei Wuxian'ın uyluk ve kalçasını yoğurduktan sonra yeniden beline yerleşmiş ve baş parmaklarından biri ölüm tanrısının kalça kemiğinde minik yuvarlaklar çizmişti.

"Lan Zhan," Wei Wuxian yumuşak bir şekilde hızlı hızlı soluyordu. "Lan Zhan, Lan Zhan."

"Mn." Lan Wangji'nin burnu, Wei Wuxian'ın kulağının narin kabuğuna sürtündü. "Buradayım."

Flowers Blooming in the Dark | wangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin