37. Bölüm

701 45 39
                                    

Hepinize üzgün bir merhaba. İnstagram hesabımdan başıma gelenleri ve bölümün geç gelme sebebini açıkladım. Ama bilmeyenler için de buradan küçük bir açıklama yapayım. Üniversitem açıldı ve ben zorunlu yüz yüze eğitim için farklı bir şehire geldim. Yurt sıkıntıları, sürekli yolculuk halinde olma, dersler falan derken bölümü düzenlemeye bir türlü fırsat bulamadım. Bugün de tam bölümü atacakken bilgisayarım bozuldu. Anlayacağınız bölümün de benim de başıma gelmeyen musibet kalmadı. Bence bu emeğe karşılık yıldıza basmayı ve yorum yapmayı benden esirgemezsiniz ♡

Keyifli okumalar diliyor ve diğer kurgum olan Sarmaşık İzlerini yazmaya kaçıyorum  ♡

~~~~~~~~~~

Sevdiğim adam tarafından karanlığımı aydınlatan bütün ışıklar, yine sevdiğim adam tarafından söndürüldü. Ben dipsiz bir karanlığa ve yalnızlığa mahkûm kılındım yine onun tarafından...

Dipte olduğumu, karanlığa gömüldüğümü düşünürken şu sözler yankı buldu zihnimde.

"Şunu unutma Zemheri. Etraf ne kadar karanlık olursa olsun, o karanlığı alt eden küçücük, cılız bir ışıktır. Sen ışık olursan en dipsiz karanlığa bile meydan okuyabilirsin..."

Hayatımdaki karanlığı aydınlatacak kişiyi hep o sanırdım. Belki de okuduğum kitaplardaki gibi bir prenses olmak istedim. Ama artık anladım ki onun aydınlığı karanlığımdaki küçük, cılız bir ışık. Asıl aydınlık karanlığa rağmen cesurca yürüdüğüm yolun sonunda, kendi içimde gizli.

Giderek, ışığımı kaybetmek pahasına da olsa yürüdüğüm yolda cesur bir adım atmış olmuştum. Ve kendi ışığımı keşfetmiştim. Şimdi de ışıkları söndürüp kendimi karanlığa mahkûm etme vakti değildi. Artık kendi ışığını keşfeden ve karanlıktan korkmayan bir kadının hikayesini yazma vaktiydi...

Düştüysem de acımı yaşar, tekrar kalkardım. Pes etmek yoktu bundan sonra !

Yüzüme küçük bir gülümseme yerleşiverdi kendiliğinden. Kendimle konuşmuş ve motivasyonumu sağlamıştım. Bedenim de ruhumu yansıtmış, istemsiz bir gülümseme kondurmuştu yüzüme.

"Zemheri..."

Zeynep'in seslenmesiyle İstanbul'un trafiğinden ve gökyüzünü bile kapatacak kadar yüksek binaların oluşturduğu manzaradan çektim gözlerimi. Zeynep yanı başımda, elinde bir kupa bardakla bekliyordu. Ona da yüzümdeki gülümsemeden bir parça sunarak elindeki siyah kupayı aldım.

Onunla konuşmamı tamamladıktan sonra sahilden ayrılmadan Zeynep hızla peşimden gelmiş, evinin adresini ve yedek anahtarlarını vermişti. Gidecek pek de bir yerim olmadığı için kabul edip gelmiştim evine.

Zeynep karşımdaki tekli koltuğa oturduğunda oldukça gergin görünüyordu. Elimdeki kupayı cam kenarına bırakarak Zeynep'e döndüm tamamen.

"Zeynep geldiğimden bu yana çok gerginsin. Eğer sebebi düğüne gitmense seni bunun için suçlamıyorum. Böyle bir şey için hakkım da yok. Benim onunla olan meselem ayrı, sizin arkadaşlığınız ayrı. Hepimiz de yetişkin bireyleriz, sana bunun için küsecek değilim"

Sözlerim Zeynep'i rahatlatmaya yetmemiş gibiydi.

"Düğün değildi..." Dediğinde kaşlarım çatıldı. Zeynep de sessizliğimden anlamadığımı fark etmiş olacak ki devam etti konuşmasına. "O evlenme teklifi edecekti"

Duyduklarımla sessiz kaldım. Evlenme teklifi ya da düğün bir önemi yoktu ki. Bir şeyler resmiyet kazansın ya da kazanmasın, bağlar kalpte kopmuş, yeni yollar çizilmişti.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin