44. Bölüm

893 35 17
                                    

Sabrınız için teşekkür ediyor ve keyifli okumalar diliyorum ♡

Multi: Nasıl Derler Bilirsin - Sevilmemişim

~~~~~~~~~~

Bazı kayıplar vardır, insanın ruhundan çalarak götürür. Çocukluğundan, mutluluğundan, huzurundan, bazen de geleceğinden çalar...

Ölümüyle ilk kim çaldı hayatımdan biliyorum fakat sonuncu kim olacak kestiremiyorum. Dürüst olmak gerekirse korkuyorum da bir yerde. Ama şunu da biliyorum ki ben, kayıpların çaldıklarının yanında onca şeyi de kendi ellerimle hiç düşünmeden vermiştim. Şimdiyse bana hiçbir şey kalmamıştı. O kadar kayıptan sonra hayat biraz da aldıklarına karşılık vermek istediğinde alışmayı vermiş olmalıydı. Alışmak... Kaybetmeye alışmak. Bir gün ansızın hayatından birinin sonsuza dek gitmesine alışmak...

İnsan her şeye alışıyor diyorlardı ya, doğru söylüyorlarmış. İnsan her şeye alışıyormuş. Yediği dayağa, özleme, kaybedişlere, en çabuk da ölüme alışıyormuş.

Karadeniz'in o günler süren yağmurları yağarken, belki de avaz avaz bağırmalıydım. Baba ! Sen de beni bırakma baba, demeliydim. Ama o kadar kayıp verdikten sonra ne yaparsam yapayım gidenin geri gelmediğini acı bir şekilde kabullenmiştim. Meğer her gidiş bir şeyi de öğretirmiş. Öğrendim kadere razı olup çırpınmamayı, isyan etmemeyi, ölümün karşısında çaresizce boyun eğmeyi.

Sessizliğim korkutuyor herkesi. En çok da yanı başımda duran adamı. Çoğu kaybımda yanımda olmuştu. Şimdi de hırçın Karadeniz rüzgarları gibi esmemi, göğü delen şimşekleri feryatlarımla bastırmamı bekliyordu. Ama dedim ya öğrendim acımı sakince yaşamayı.

Ben, Dursun Babanın sonsuzluğa uğurlanışını izlerken damla damla akıtıyordum gözyaşlarımı, gökyüzü ise benim sayamayacağım kadar çok sayıda damlayı hızla indiriyordu yeryüzüne. Teşekkür ederim Allah'ım, diye geçirdim içimden. Şükür ettiği, bereket bildiği bu bulutların gözyaşıyla onu huzuruna aldığın için teşekkür ederim Allah'ım.

Bir kürek toprak daha atılırken üstüne, araya bereket bildiği damlalar karışıyordu. Herkes bir kürek toprak atıyordu mezarına. Gencinden yaşlısına seveni çoktu. Bir kürek toprak atana ikincisi nasip olmayacak kadar kalabalıktı mezarının başı. Hakkında tek kötü söz eden yoktu. Herkesin dilinde bir dua vardı. Herkes iyi adamdı, diyordu...

Ne yağmur ne de gözyaşlarım dinmezken atılacak toprak bitti. İmam başında son duasını etti ve gitti. Sonra bir bir sıraya dizildi herkes. Öz kızı mezarı başında ağlarken, yan yana, omuz omuza yaslanmış, sessizce ağlayan, manevi kızları haline gelen Esin ve bana verdiler baş sağlığını. Ben ağzımı açıp tek kelime edemezken, Esin ve Erim baş sağlığı dileklerini kısa kelimelerle kabul ediyordu.

Başsağlığı veren giderken sıra Elif Nineye gelince ağlamaktan sızlayan gözlerimi kapattım. En son... En son Elif Nine sana pekmez gönderdi, diye şaka yapıp ellerimle pekmez içirdiğim zamanın üstünden daha 24 saat bile geçmemişti. Elif Ninenin yüzüne daha fazla bakamadım. Dayanamadım.

Ne kadar iyi bir insan olursa olsun bütün sevenleri bir bir gitti mezarı başından. Kızı bile biraz durup gitmişti. Düşünmek zorunda olduğu, onu bekleyen bir oğlu vardı. Haklıydı gitmekte.

Erim, bir yerde dayanamayıp Esin'i de götürmüştü. Benim de gelmem için çok şey söylemişlerdi ama yüzlerine bile bakmadan sadece mezara bakınca Aktan anlamıştı beni. Herkes gitti, bir ben bir de benim için endişe eden Aktan kaldı.

Yağmurdan fazlasıyla nasibini alan toprak çamura dönüşmüşken umursamadan mezara yürüdüm ve yeni atılmış toprağın yanında dizlerimin üstüne çökerek oturdum. Üzerime tutulan şemsiyedeki el, hasta olma kızım, diyen Dursun Babaya ait değildi artık. Dükkândan çıkarken aniden bastıran yağmura karşı şemsiyesini veren o şefkatli adamı kaybetmiştim. Ne hasta olma diyecek ne de akıl verecek bir Dursun Babam yoktu artık...

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin