4. Bölüm

41 11 0
                                    

Zil sesiyle birlikte donakaldım, çatalım elimden düşüp zeminde tok bir ses çıkararak yuvarlandı, gözlerim büyüdü.

Kapıya çok dikkatli bakmıştım ve kesinlikle herhangi bir zil görmemiştim. Olsa bile Arın'ın burada düşmanlarından saklandığı barizdi, o zaman neden kapıya bir zil koysundu ki, veya neden kimse burada yaşadığını bilmiyorken o olmayan zili çalsındı? Eğer gelen düşmansa zili neden çalacaktı ki? Olmayan zil nasıl çalınırdı peki?

Sorular kafamın içinde dört dönerken kapıya koştum, kulağımı dayadım ve dışarıyı dinlemeye çalıştım. Sonra kapının çelik oldugu aklima geldi, şu koskoca kapı nasıl ses geçirsindi?

Birden gözüme kapının sol üstünde küçük, kenarı en fazla on santimlik kare şeklinde bir boşluk takıldı. Parmaklarımın ucunda yükelip boşluktan dışari bakmaya çalıştığımda ise şaşkınlıkla gözlerim açıldı.

Dışarısı az da olsa görünüyordu, bir adam silueti kapınin önündeydi. Adamın bedeninin en fazla yarısı görünüyordu, bu yüzden bu boşluğun  gözetleme için olmadığı çok barizdi.

Birden adam kendi sağına, yani benim soluma doğru eğildi, eğildi... Yüzünü boşlukta görünce elimle çığlık atmamak için ağzımi kapatıp hemen boşluğun önünden kaçtım ve kapıya sırtımi yasladım.

"Lan Arın!" diye seslenirken, o demir kapıyıaşıp kulaklarıma ulaştı adamın sesi. "Nerdesin oğlum, açsana kapıyı!"
Orada ikimiz ne kadar kaldık bilmiyordum, ama ben kapıyı açmamakta ısrar ederken o da beklemekte ısrar ediyordu.

Sonunda boşluğun ne işe yaradığıni kavramıştım -dışarıdaki sesleri duyma ve dışarıdaki kişinin içeridekiyle konuşması, aynı zamanda eğer isterse içerideki kişinin dışarıdakiyle konuşmasını sağlıyordu.

Kulağımı boşluğa dayadım ve dinledim, adam ofluyor ve ayaklarını yere vurarak belirli bir ritim tutuyordu.

"Alo?" diyen adamın sesini duydum ve daha dikkatli dinlemeye çalıştım.
"Oğlum neredesin sen? Evine geldim, çaldım zili yoksun -önemli bir şey diyeceğim herhalde." dedikten sonra ofladı. "Ama bu seferki gerekli." sonra duraladı, tekrar ciddileşti. "Hayır, telefonda söyleyemem."

"Şükür anlayabildin." dedi sonrasında alayla.
"Tabii ki kapıyı kimse açmadı, niye aradım lan ben seni?" diye çıkıştı adam.
"Ne?" dedi bir süre sonra, şaşkınlikla.
"Tamam, hoparlöre alıyorum."
"Kapıyı açabilirsin Freya." diyen Arın'ın sesini duymamla ağzimdan bir şaşkınlik nidası döküldü.

Benim o boşluğu bulduğumu ve onları dinlediğimi nasıl anlayabilmişti ki?

Gerçi Arın'dı bu, her şeyi beklerdim.
Evde bir kamera bile olabilirdi.
Elim ayağıma dolaştiktan sonra gözüm, kapınin benim tarafıma da olan tuş kilidine takildı.

İyi de, şifreyi hatırlamıyordum ki?

Tam ağzımı boşluğa dayayıp bu sıkıntıyı söyleyecekken birden bire aklıma dank etti- eğer şifreyi bu adam bilseydi zaten çoktan içeri girmişti, demek ki bilmesini istemiyordu.

Düşün Freya, neydi şifre?
İçinde 12, 17 ve 08 barındırdıgını anımsadım, ama bunların kombinasyonu nasıldı?
Tuş kilidine sarıldım.

İlk once 121708'i denedim, yanlış oldugunu bildiren kırmızı ışiklar yanıp sönmeye başladı.

120817'yi denedim bu sefer, yine kırmızı ışık yanıp söndü.
Derin bir nefes aldım ve hatırlamaya çalistım...

Parmaklarim tuş kilidinin üzerinde gezinirken birden aklıma bir ipucu geldi: en çok aşınmiş tuş yuksek ihtimalle kombinasyonun ilk rakamı olan tuştu...
0

SpotlightWhere stories live. Discover now