16. Bölüm

3 2 0
                                    

"Bana güvenmediğini ve senin yerinde olsam kendimin de bana güvenmeyeceğini biliyorum." dedikten sonra derin bir nefes aldım. "Sadece beni dinlemeni istiyorum, her şeyi açıklayacağım. Eğer o zaman hâlâ bana güvenmiyorsan istediğini yapabilirsin."

"Anlat o halde," dedi Mert soğuk ve sert bir biçimde. "Her ayrıntısını." diye ekledi ardından üstüne basa basa.

"O gün Jordan beni Arın ve Can'la gördükten sonra onları bitirmek için bir basamak bulduğunu düşünüp, ertesi gün akşam yürüyüşe çıktığımda-"
"Hava durumunu söyle," dedi Mert.
"Ne?" dedim şaşkınca.

"O akşam hava nasıldı?" diye tekrarladı.
"Yağmurlu," dedim bir an bile tereddüt etmeden. "Gök adeta yarılıyordu. Biliyorum, akıllı bir insan o havada dışarı çıkmaz ama her yağmur yağdığında iliklerime kadar ıslanmayı ve toprak kokusunu içime çekmeyi seviyorum, bu yüzden o akşam çıkmıştım."

Birkaç saniye beni süzdükten sonra "Devam et," dedi emir verircesine.
"Birden karşıma çıktı," dedim. "Önce kim olduğunu anlayamadım, karanlık bir siluetti sadece. Sonra aklıma Jordan olabileceği gelince son sürat geldiğim yere koşmaya başladım, lakin bana yetişmesi uzun sürmedi." deyip devam ettim.

"Beni kuzenimle tehdit etti ve benden size... Size..." derken boğazımda oluşan yumruyla gözlerimi kapatıp zorlukla yutkundum. Gözlerimi açtığımda ise "Size ihanet etmemi istedi. Her adımınızı tek tek bilmek istiyordu. Bi da yetmezmiş gibi, başka bir grubun da ajanı olmamı istedi: Seth Brown'ın liderlik ettiği grubun." diye devam ettim.

"Siktir," diye mırıldandı Mert. "Ciddi olamazsın."
"Keşke olmasaydım," dedim, ardından derin bir nefes alıp verdim. "Başta reddettim, hatta yumruklu bir kavgaya bile giriştim ama-"
"Yumruklu bir kavga mı?" dedi şaşkınlıkla. "Sen aklını mı yitirdin? Ve hâlâ tek parça mısın?"

"Öfkelenince gözüm hiçbir şey görmüyor," diye mırıldandım. "Bedenimin izin vereceğinden çok daha fazla güce sahip oluyorum, başka bir deyişle kontrolü kaybediyorum."
"Lütfen o piçe sıkı birkaç yumruk attığını söyle." demesiyle sırıtmaya başladım.

"Hallettim bile." dedim sırıtışımı bozmadan. "En son kaşı ve dudağı patlamıştı, tabii şu an ne durumda bilmiyorum," diye ekledim eğlenerek.
"Sonunda iyi bir haber," dedi o da kıvrılan dudaklarıyla.
Gülümsedikten sonra devam ettim.

"Fakat beni tekrar tehdit edince ciddi olduğunu bir kez daha kavradım ve öfkemle sahip olduğum gücü kaybettim, yapabileceğim herhangi bir cüretkârlığın bedelini ağır bir şekilde ödeyebilirdim."

"Kendimi biraz toparladıktan sonra size ölsem de ihanet edemeyeceğimi artık kavramıştım." dedikten sonra "Artık onunla savaşmaya karar vermiştim ve son nefesimde bile teslim olmayacaktım." diye devam ettim.

"Ve bir plan kurmak içim benden yardım istiyor olmalısın?" dedi sorar gibi.
"Yüzde elli doğru," dedim gülümsemeye çalışarak. "Senden yardım istiyorum, evet, ama plan kurman için değil, kurduğum plana yardım etmen için."

"Plan nedir peki?" diye sordu bu sefer.
"Bu sinsi ve zor bir plan açıkçası," deyip yutkundum. "Kanımızın dökülmesi de muhtemel, Jordan'ı bitirmemiz de." dedikten sonra açıklamaya başladım.

"Jordan'a sizden aldığım bilgileri iletirken Jordan'ın sonraki adımlarını da size bildireceğim, bu aşamada bana güvenmesini sağlayacağız. Sonra ise vurucu bir darbeyle işini bitireceğiz: Ona yanlış verdiğim bir bilgi yıkımıyla sonuçlanacak."

"Mesela?" diye sordu Mert.
"Siz silah ticareti de yapıyorsunuz sanırım," dedim. "Çok önemli, kaderinizi belirleyebilecek bir iş için satacağınız malları bir depoya getirdiğinizi Jordan'a ileteceğim, o da büyük bir birlikle silahları ele geçirmeye ve işi bozmaya gelecek ama aslında orada silahlar yerine onun getireceğinden çok daha büyük bir birliğimiz Jordan'ın işini bitirmek için bekliyor olacak," deyip devam ettim.

SpotlightWhere stories live. Discover now