14. Bölüm

15 3 0
                                    


Bölümü beğenmeniz dileğiyle ♡

Bilincim açıldığında uzanıyordum, sırtımsa yumuşak bir zemindeydi.
Uyanmıştım, ama gözlerimi açmak istemiyordum. O kadar rahatlamış ve dinlenmiş hissediyordum ki, bu his bir ömür sürsün istiyordum.

"Bu kız başımıza bela açacak, Seth." diyen bir kız sesi duydum. "Gereğinden fazla şey biliyor olmalı. Ya öldürelim, ya da Keskin'e teslim edelim. Gerçekten dostuysa madem, neden ona sığınmadı ki?"

"Konu kapandı Diana." diyen keskin bir erkek sesi duydum. "Oy çokluğuyla karar verildi. Artık sorgulamak sana düşmüyor."

"Kızı tanımıyoruz bile!" diye bağırdı Diana. "Ya bu da bir oyunsa? Ya 'o' yine bir tuzak kuruyorsa?"
Cümledeki zamirin kim olduğunu merak ettim, ama ben sorgulayamadan başka bir erkek sesi kulaklarıma ulaştı.

"Kız adeta ben bu dünyaya ait değilim diye bağırıyor Di, görmuyor musun? Yüzünde bir ton makyaj var, ama yine de çökmüş kız! Bayıldı bir de."

"Sana inanamıyorum Joe, bu kadar kolay kanamazsın." dedi Diana başını iki yana sallayarak.
"Seth desem, baştan onu kandırdı zaten."

"Lee'nin dediği gibi," diyen Seth'in sesi kulaklarımı doldurdu. "Konu kapandı." dedi ardından kelimelere bastırarak.

"Ne zaman uyandıralım?" diyen birini duydum, tahminimce Giovanniydi.
"Biraz daha uyusun," diyen Seth'in sesi yumuşamıştı. "Bir-iki saate uyandırırız."

Ardından tekrar sesler duydum, fakat biraz sonra bedenim bu miskin ve melankolik ruh halime ayak uydurdu ve tekrar uykuya daldım.

*

Gözlerim yavaşça açıldı.
İlk gördüğüm şey bir tavandı, ardından üzerinde uyuduğum bir kanepe, onun yanında bir kanepe daha ve onun da yanında bir berjer, bir sehpa ve bir televizyon...
Ve bir adet Seth.

Yanımdaki kanepede oturuyordu. Bir an uyuyor olduğunu düşündüm, çünkü gözleri kapalıydı, ancak doğrulmamla çıkardığım en ufak sesle gözleri anında açıldı.

"Sonunda uyandın," dedi sahte bir sitemle, dudakları muzip bir tavırla yine hafifçe ve belli belirsiz kıvrılmıştı.

"Nerdeyim ben?" dediğimde çatallaşmış sesim kulaklarımı doldurdu, boğazımı temizledim.

"Bizim grup olarak kullandığımız evde, ben burada kalıyorum, diğerleri evlerine gittiler," diye cevapladı beni. "Cafedeyken bayıldın, ben de bir kaza süsü vererek dinleme cihazını yok ettim ve Dylan Jordan'a senin adına bir mesaj yazdım."

"Ne?" dedim şaşkınlıkla.
"Bu sırada telefonunu biraz kurcaladığım için bana kızmazsın umarım," dedi sırıtmamak için kendini zor tutan bir ifadeyle. "Senin hakkında acilen bir şeyler öğrenmek zorundaydım."

Telefonumda görmesinin beni öfkelendireceği, kişisel neyim olduğunu düşündüm bir an, ama bulamadım. Anne ve babamla soğuk yazışmalarım, Toprak'la yaptığım whatsapp geyikleri ve galerimdeki sayısı yirmiyi geçmeyecek fotoğrafım, sosyal medya hesaplarım... Hayır, beni öfkelendirecek kişisel hiçbir şeyim yoktu.

Olsa bile, ona telefonumu kurcaladığı için kızamazdım çünkü kim olduğum belli değildi bile. Bana güvenmesi için birkaç tane doğrulanmış bilgiye ihtiyacı vardı elbette. Normal bir durum olsaydı öfkelenirdim elbet, orası ayrı, ama mesele oldukça anormaldi.

SpotlightWhere stories live. Discover now