19. Bölüm

6 3 0
                                    

Acı.

Bedenimin her bir hücresi teker teker yanıyormuş gibi hissederken hiçbir tepki veremiyordum, adeta bu yanan bedende sıkışıp kalmıştım.

Bilincim acıdan ve kaybettiğim kandan sürekli gidip geliyordu, karnımın ortasındaki kurşun deliğinin içinde yanan bir kor var gibiydi. Bağıramıyordum, ağlayamıyordum, sadece bir açılan bir kapanan gözlerimle bir an evvel bu acının geçmesini istiyordum.

Çok fazla bağırış, konuşma vardı, hiçbirini seçemezken elimi tutan bir el hissediyordum, eli daha da sıkı tutarak güç almak istiyor ancak tek bir kasımı bile oynatamıyordum.

Acı biraz alışılmış hale geldiğinde gözlerimden birkaç damla yaş düştü. Nefes alamıyordum, aldığım her nefes ciğerlerimi yakıyordu.

Boğuk ve birbirine karışmış ses ve renk karmaşası içinde, sadece okyanus mavisini seçebiliyordum.
Ve de "Yanındayım Freya, benimle kal," diye yalvaran ve her seferinde elimi biraz daha sıkı tutan sesi...

İşkencem, birden gözlerimin kapanmasıyla sona erdi, acı dindi.
Ama bu sefer de gökyüzünü kıskandıracak kadar mavi gözlerin hasretiyle yanıp tutuşuyordum.

*

Göz kapaklarımı yavaşça araladım.
İlk fark ettiğim şey zımpara kağıdı gibi, kupkuru boğazımdı. Öksürmeye çalıştığımda ise karnımdaki dikişleri hissedebilmiştim.

Biri yavaşça ve nazikçe başımı kaldırdı, ardından bana biraz su içirdi.

"Arın," diye fısıldadım, belki de nefes sesinden bile kısık bir sesle.

"Buradayım," diye fısıldadı o da, aynı nazik hareketlerle başımı tekrar yastığa yasladıktan sonra.

Yavaşça bana doğru eğildi ve alnıma var ile yok arası bir öpücük kondurup alnını alnıma yasladı.

"Buradayım," diye fısıldadı tekrar. "Asla gitmeyeceğim."

Bilincim tekrar kapandı.

*

Uyandığımda gün ağarmıştı.
Yanımda bir nefes sesi hissedince yavaşça başımı sağa doğru çevirdim.

Bu Arın'dı.

Uyuyordu. Uzun kiprikleri ve göz kapakları, bakmaya doyamayacağım gözlerini gizliyordu. Göğsü belirli bir ritimle inip kalkıyordu. Göz altlarında mor halkalar göze çarpıyordu.

Yanımda bir sandalyede oturuyordu, yarı-uzanır bir pozisyonda sol kolunu ve başını yastığıma dayamıştı. Sağ elinde bir kitap duruyordu, Suç ve Ceza. Burukça, kurumuş dudaklarımı zorlayarak gülümsedim.

Bu iki yıl önce, beni evinde misafir ederken okuduğu kitaptı.

Kitabı çoktan bitirmiş olduğuna emindim, fakat bu kitabın ikimiz üzerinde bir anısı vardı. Şimdi ise, tüm gece başımda beklerken tekrar okumuş olmalıydı.

Başımı tekrar sola döndürmeden, dudaklarımdaki küçük, buruk gülümsemeyle onu izlemeye başladım. Ardından o gülümsemeyle bu sefer  huzurlu bir uykuya daldım.

*

Tekrar gözlerimi yavaşça araladığımda, birinin saçlarımı okşadığını hissettim. Dudaklarımda küçük bir tebessüm belirirken ona döndüm.

"Tüm gece uyumadın, değil mi?" diye sordum çatallaşmış sesimle.
"Bazı şeyler için değer," dedi kısık bir sesle.
"Benim için değmez," dedim net bir şekilde. "Sana yaptıklarımdan sonra hayır, değmez..."
"Hayır," dedi yumuşak bir sesle. "Özellikle senin için değer."

SpotlightWhere stories live. Discover now