22. Bölüm

4 1 0
                                    

Hareketsizdim.

Ne kadar uyumuştum, daha doğrusu uyuyabilmiş miydim, saat kaçtı, hatta neredeydim bilmiyordum. Tek bildiğim boğazımın ve dudaklarımın kurumuş olduğu ve yüreğimi aynı anda dağlayan sevgi ile nefretti.

Ruhum derin bir buhran içindeydi, bu buhran başımın matkapla delinircesine ağrımasına neden oluyordu, fakat öyle inatçı bir kadındım ki, başımın ağrısına inat kalkıp bir ağrı kesici içmiyordum.

Hoş, içsem bile geçmeyecekti çünkü o kadar çok ağrı kesici kullanıyordum ki artık vücuduma zerre etki etmiyordu. Başım mi ağrıyordu, varsın daha beter ağrısındı!

Fiziksel acıya karşı duyduğum bu duyarsızlık maalesef ruhsal acı karşısında lâl oluyordu.
Bu inat, bu umursamazlık ruhsal acıyla daha fazla uğraşamıyordu. İnadım bile yorulmuştu!

Yattığım yataktan yavaşça doğruldum. Bilincim yerine gelirken korkunç baş ağrım daha da şiddetlendi. Yatağımın yanındaki camdan dışarı baktım, hava kararmıştı.

Bir süre boş boş bir noktaya kilitlendi gözlerim ve o şekilde ne kadar durduğumuz bilmiyordum. Eğer o sırada kapı çalmasaydı daha ne kadar dururdum onu da bilmiyorum.

İçeri giren Seth'ti. Yavaşça karşımdaki koltuğa yürüdü ve sakin bir şekilde oturduktan sonra gözlerini yüzüme dikti.

"Ne istiyorsun?" dedim çatallaşmış sesimle.
"Konuşmak," dedi Seth. Başımı iki yana salladım.
"Konuşacak bir şey yok," dedim. "Git buradan Seth, kalbini kırmak istemiyorum."

Seth derin bir nefes aldı. "Freya, ben-"
"Seni dinlemeyeceğim," dedim sertçe. "Ben ölüm döşeğindeyken yanımda olmayan adamın bundan sonra hayatımda yeri yok."

"Freya, beni dinlemiyorsun!" diye bağırdı öfkeyle.
"Bana sakın bağırma," dedim ölümcül bir sakinlikle. "Buna cüret bile etme, yoksa inan bana, bambaşka bir yüzümle tanışırsın."

Seth alayla güldü. "Zaten kaç tane yüzün olduğunu sen bile bilmiyorsun. Fakat ben biliyorum, yapabileceklerini ve tüm yüzlerini biliyorum."

Öfke kanımı kaynatırken gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım.
"Sınırlarımı zorlama," dedim kontrollü bir şekilde. "O sınırları aşmak istemezsin."

"Lanet olsun!" diye bağırdı. "Sadece konuşmak-"
"Sikerim senin konuşmanı!" diye kükreyerek yataktan fırladım.

"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok! Ben ölmek üzereyken dışarıda ne bok yediğin belli değildi, şimdi ne diye kendini açıklamaya çalışıyorsun?!" diyerek yakasına yapışarak onu ayağa kaldırdım.

Sinirlerim o kadar bozuktu ki, her şeyi bir tülün ardından görüyor gibiydim. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.

"Odamdan siktir olup git ve bir daha iş haricinde sakın karşıma çıkma. Jordan meselesi bitince ben de bu evden siktir olup gideceğim zaten." dedim her kelimeme vurgu yaparken. "Ben bana yapılanı affetmem. Yüreğim henüz taşa dönüşmemişken de affetmezdim, şimdi de etmem!"

Seth öfkeyle güldü ve ellerimi yakasından sertçe itti. "Vaktiyle bu eve girmek için altıma yattığını ne zaman unuttun?!"

Dondum. Donakaldım. Kalbim bin parçaya bölünürken sözlerinin altında binlerce kez ezildim.

Bu doğru değildi. Ben onunla her şeyimi paylaşmıştım, o benim iki yıldır dayanağım ve sığınağım olmuştu ve bunların üzerine bedenimi paylaşmakta bir sakınca görmemiştim çünkü ruhu paylaşmak bedeni paylaşmaktan çok daha büyük ve önemliydi benim için.

Spotlightحيث تعيش القصص. اكتشف الآن