12. Bölüm

24 8 0
                                    

Hava buz gibiydi.

Sonbahar renkleriyle süslenmis ağaçlar, rengarenk çiçekler, masmavi gökyüzü birden buz tutmuştu.
Nedeni ise öfkemdi.

O kadar öfkeliydim ki, ne yaptığımı sorgulayabilecek durumda değildim.
Parktan rüzgar gibi hızla ayrılirken peşimden gelen Toprak ve Arın'ın seslerini duymuyordum bile. Öfkemi adımlarımdan ve bakışlarımdan çıkarıyordum, öyle şiddetli bir öfke vardı ki gözlerimde, baktığım her yeri aleve veriyordu.

Ellerim titriyordu. Dizlerim titriyordu. Bedenimin her hücresi titriyordu. Öfkem o kadar büyüktü ki, diğer hiçbir duyguyu hissedemeyecek kadar gözüm kararmıştı.

Bir korna sesi duydum, ses beni kendime getirdi. Lakin her ne kadar kendime gelmiş olsam da, öyle büyuk bir şoktaydım ki son sürat bana doğru gelen arabaya rağmen kılımı bile kıpırtamadım.

Buraya kadar, Sude'ye son bedduanı et. Güle güle...

Gözlerimi sıkı sıkı kapattım ve çarpışmayı bekledim.
Fakat öyle olmadı.

Belimden hizla geriye doğru çekildim ve bir bedene sırtımın yaslandıgını hissettim. Her kimse, aynı benim gibi nefes nefeseydi, korkusunu aldığı nefeslerden okuyabiliyordum.

Gözlerim hâlâ kapalıydı. Açmak istemiyordum, çünkü ani öfke dalgasıyla birlikte gücümün son damlaları da tükenmişti.
Yorgundum, bıkmıştım ve bitkindim. Gözyaşlarımı akıtmak için nelerimi vermezdim.

Ama bunu yapamazdım. Hayır, daha fazla gözyaşı akıtamazdım. İçimdeki fırtınayı onlara göstermeden sakinleşemezdim. Tek silahımı onu yıkmadan yok edemezdim.

"Gözlerini aç," dedi o tanıdık, melodik erkek sesi.
"Bunu bir yerlerden hatırlıyor gibiyim," diye fısıldadım. "Ama bu sefer açmak istemiyorum, Arın. Korkuyorum. Ama başka birinden değil, yapabileceklerimden ve sonuçlarından."

"En büyük korku insanın kendisine olan korkusudur." dedi Arın.
"Ama bunu birlikte yeneceğiz, Freya. Çünkü bu korku benim çok eski bir dostum." dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Sana tekrar sorsam, Freya? Bana güvenebilir misin?"

"Ben çok az kişiye güvenirim. Annem, babam ve Toprak dışında hiç kimseye güvenmezdim hatta. Güvenemezdim ki..." deyip devam ettim. "Bir yerde okumuştum, 'güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez'... Ama güven zaten senin bedenini hiç terk etmedi ki." Başımı göğsüne yasladım.

"Ben sana, seni ilk gördügüm andan beri, kimseye olmadığı kadar güveniyorum Arın."
"O zaman, sana her şey iyi olacak desem..." dedi Arın, yumuşak bir sesle. "Sonuna dek seninle olacağım, desem... Bana inanır mısın?"

"Sen hiç yalan söylemezsin ki," dedim çocuk gibi. "Evet, tabii ki inanırım."
"O zaman, her şey iyi olacak, sonsuza dek seninle olacağım Freya..." dedi. "Şimdi gözlerini açabilir misin? Ben yanındayken seni yıkmalarına asla izin vermem."

Adeta büyüsüne kapılmıştım, kipriklerimi yavaşça araladığımda sırtımı göğsünden ayırdı ve gözlerimizi birbirine değdirdi.
"Sana yardım edeceğim," dedi kararlı bir sesle. "Eğer öfkeyle hareket edersen sonuçları kötü olabilir."

"Sude hiçbir şey yapamaz," diye tısladım.
"Hayır, yapabilir." dedi Arın. "Bak Freya, Sude'nin tedavi olması gerek."
"Ona sağlam bir dayak gerek, tedavi falan değil." dedim dişlerimin arasından.

"Sakin ol," diye mırıldandı Arın, yumuşak bakışlarının altındaki masmavi gözleri öfkemi anında dindiriyordu.
"Haklı olabilirsin," dedim bir süre sonra. "Bunu sağlam psikolojide biri yapamaz zaten."

SpotlightWhere stories live. Discover now