saf acı, 11

1.7K 204 758
                                    

Küçük bir kutunun içinde yaşama hakkı verilseydi size, bunu kabul eder miydiniz?

Omega, kesinlikle şu an küçük bir kutunun içindeydi. Girebileceği tek bir sığınağı dahi yoktu. Karanlık bir oda, sıfır ses ve yalnızlık dolu bir kutuya hapsetmişti kendini. Odasında halbuki bir kapı vardı. Dışarda hava hafif yağmurluyken çıkıp dolaşabilirdi lakin o burayı çıkışı olmayan bir kutu olarak tasarlamıştı kafasında.

Kendini böyle koruduğunu sanıyordu ama yanılıyordu. Dünden beri berbat bir haldeydi. Seokjin'e bitirelim dediğinde, onun gözlerindeki o hayal kırıklığını saniyelik olarak görmek midesinin bulanmasına neden olmuştu. Hyung'u tarafından gerçekten sevilmiyor muydu? Neden ona hemen "bence de bu saçmalık fazla uzadı," demişti?

Onunla seviştiğinde, bedeninde hissettiği o yoğun duygulara neden saçmalık diyordu? Mesela kurdu alfayı her gördüğünde hareketlenirken, midesi kasılırken ve güzel feromonlarını yayarken, bunları da mı saçmalık olarak görmüştü? O zaman neden buna devam etmiş ve tek kelime bile etmemişti kendisine? Gerçekten herkesleşmişti onun için.

O lafı ettikten sonra seokjin onu orda öylece bırakıp masaya geri dönmüştü. Sanki içerde dilini emdiği ama aynı zamanda ayrıldığı biri yokmuş gibi o masaya geri döndü. Taehyung elini yüzünü defalarca soğuk suyla yıkasa dahi kendine gelemiyordu ama daha fazla ilgi çekmemek için geri dönmüştü masaya. Deliler gibi seviştiği adam karşısında oturuyordu.

Çok berbat bir durumun içine çekilmişti taehyung, karşısında onu asla umursamayan bir alfa varken hislerinin yoğunluğu ve kurdunun zayıflığı dizleri üzerine çöküp ağlama isteği yayıyordu. Hala kalkıp gitmiyorsa, onun karşısında zayıf olduğunu anlamaması içindi. Beyninde dönüp duran tek şey namjoon'un "tanıştırırsın" demesi ve onun sessiz kalmasıydı.

Önündeki içkiden bir yudum aldığında yüzü buruşsa dahi sarhoş olmak istiyordu. Her şeyi uyuşsun istiyordu. Bedenini hissetmek dahi istemiyordu. Tabii bu mümkün dahi olmamıştı. Seokjin'in namjoon ile dünkü konu hakkında konuşmaya başlamasıyla tüm bedeni titremişti. Bundan bahsetmesini, o kişiyi duymak istemiyordu lakin hyung'unun dediği şeyle donup kalmıştı.

"Güzel bir omega, konuşuyoruz şimdilik."

Omega o an elindeki şarap bardağını kırmak istemişti. Ondan güzel omega diye bahsediyor olması kalbini kırmıştı. Kendisine güzel omega diye seslenmesini özel sanıyorken şimdi böyle bir durumun içinde olmak omeganın nefes almasını engellemişti. İçinden sadece bir an önce burdan kalkmak geliyordu. Soğuk havada yürümek, delicesine ağlamak geliyordu.

Bunu öyle içten dilemişti ki, birden telefonu çaldığında şükürler ederek babasının aramasını cevapladı. "Tamam baba geliyorum." Diğerlerinin gözünün üzerinde olduğunu biliyor olsa dahi konuşacak hali yoktu. Tek kelime etse hıçkırarak ağlayacakmış gibi hissediyordu. "Babam çağırdı, önemliymiş." Daha fazla bir açıklama yapmadan çıktı ordan.

Gerçekten tek kelime edecek hal bırakmamıştı alfa onda. Şimdi dün gece olanları düşünürken göğsünde oluşan acı omegayı öldürüyordu. Sanki yavaş yavaş tüm bedeni kavruluyor gibiydi. Buz tutmuş ellerini çıplak göğsüne bastırdı. Bu acı nerden çıkmıştı birden? Ne tür bir hastalığı vardı? Elini biraz daha bastırdığında sonunda acı hafiflemişti.

Dolan gözlerini silip, yutkundu. Birkaç gündür bedeninde garip belirtiler vardı. Bu durum canını o kadar çok sıkıyordu ki, dayanamıyordu. Son zamanlarda yaşadığı stres, telaş, korku duygularına yormuştu bedenindeki bu değişimi, lakin nedense acı azalıyordu ama asla bedeninden gitmiyordu. Her gün bunu çekmek zulüm gibiydi.

Yataktan yavaşça kalktığında titreyen çenesini dünden beri tutmaktan artık çok yorulmuştu. Gözlerinden istemsizce akan inciler, tahta zemine bir bir düşmeye başlamıştı. Ateş saçan yüzüne yayılan inci taneleri, kucağında toplanırken omega hızla sildi gözlerini. Acıdan ağlayacak kadar güçsüz değildi ki? Şimdi neden canı acıyor diye, çocuk gibi ağlıyordu?

And then he came, like a dream ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin