farkındalık, 12

1.8K 208 750
                                    

Koca bir okyanusun içinde, tek başınıza yaşadığınızı düşünün. Bildiğiniz, gördüğünüz, ezberlediğini tek şeyin bu uçsuz bucaksız deniz olduğunu düşünün. Her seferinde aynı yerleden geçtiğinizi, tek hedefiniz olduğunu, tek bir kalıba konulduğunuzu unutmadan bu yaşınıza kadar gelmiş olun. Aynı insanlar, aynı soğuk duygular ve hep tekrarlanan sözler.

İşte tam olarak böyle bir hayata sahipti taehyung. Ne istediğini biliyordu ama hep aynı şeydi bu istediği. Mesela hukuk okumak çok istiyordu. Ona, doktor olmakla ilgili söylenen sözler hiç ilgisini çekmezdi. Eşit ağırlığın yanı sıra, sayısal ve sözel kısımda bile derece yaptığı için insanlar ona diğer seçenekleri de sunardı. Tabii o bunları asla dinlemezdi.

Doğru olan zaten buydu.

Hayali her zaman, omegalar için bir dernek kurmaktı. Tamamen, her şeyi kendi parasıyla yapabileceği bir dernek kurmak onun gerçekten hukuktan sonraki en büyük hayaliydi. Hepsinin iş bulmasını, kendi ayakları üzerinde durmasını gerçekten çok istiyordu. Bu yüzden para kazanması şarttı. Yine de henüz on altısındaki biri nasıl para kazanacaktı?

Zaman geçtikçe, yıllar yılları tamamladıkça taehyung sonunda reşit olmuştu. Mükemmel bir doğum günü geçirmiş, sonunda bir işe girip para kazanacak yaşa gelmişti. Kafasında her zaman bir yandan okumak, diğer yandan hayalleri için para biriktirmek vardı. O gece, doğduğu gece, saat tam gece yarısı olduğunda taehyung dehşet bir kabustan, ağlayarak uyanmıştı.

Nedenini bilmiyordu ama iğrenç olan bakışlar üzerinde, bedeni çıplak ve vücudu yaralarla kaplıydı. Hatta korkusu, yaydığı katlanılmaz feromonları babalarının dehşetle odasına dalmasına neden olmuştu. Omega, babalarını gördüğü an hıçkırarak ağlamaya başlamıştı ama ailesini şok eden mesele onun gözlerinden bir bir dökülen incilerdi...

Omeganın yanaklarından küçük küçük dökülen inciler, kucağına düşüyordu. Babaları dehşetle ona bakarken, omega sonunda susmuş ve kucağına öylece bakakalmıştı. Ailesinin sabaha kadar süren araştırmaları sonucunda, onun özelliğinin bu olduğunu anlamışlardı. Taehyung, gözlerinden resmen inci akıtıyordu. Bu eşsiz bir özellikti.

Buna alışması çok uzun sürmemişti elbette. Yine de yüreğinde oluşan o korku, onu hiçbir zaman rahat bırakmamıştı. Dışarda ağlamamak için çağırılan hiçbir sinemaya gitmiyor, okulda dikkatli oluyor ve onu ağlatacak her şeyden uzak duruyordu. Bu durum artık öyle boğucu hale gelmişti ki, taehyung psikolojik olarak kendini gerçekten iyi hissetmiyordu.

Eve geldiğinde okulda daha da yalnızlaştığını hissetmeye başlamıştı. Jimin'e dahi anlatmadığı için kendini oldukça üzgün hissediyordu. Bazen cam kenarında dışarıyı izlerken gözleri doluyor, hemen ağlamaya başlıyordu. Topladığı incileri bir kaba koyduğunda, artık onun da dolacağını anlamıştı. Günler böyle geçerken, üniversite sınavına girmiş, istediği bölümü kazanmıştı.

Bunun mutluluğuyla, jimin'e her şeyi anlatmak istemişti. Üniversitede de yalnız kalmak istemiyordu. Jimin ilk başta çok şaşırsa bile onun hayallerini gerçekleştirecek olmasına çok sevinmişti ama taehyung bunu o zamana kadar hiç akıl edememişti. İlk başta yüreği büyük heyecan ve hayallerle dolsa bile nasıl bunları satacağı konusunda en ufak bir fikri yoktu.

Zamanla her şeyi rayına oturtmuş, gizlice satmaya başlamıştı incilerini. Sattığı kişi ona inci geldiği sürece ağzını kapalı tutacağı için, taehyung ise zaten yüzünü kapatıp yanına gittiği için, hangi omeganın özel olduğu bilinmeyecekti. Yıllar geçtiğinde bile hala kimse bir omeganın inci akıttığını bilmiyordu. Bunun öğrenilmesi, kendisi için felaketti.

Onlarca alfanın hedefi olmak... Bunlar çok korkunç bir durum demekti. Tabii şu zamana baktığımızda omeganın bu kadar mutsuz, bitkin olmasının nedeni sadece bir alfaydı. Çimlerin üzerine uzanmış, soğuk havaya aldırmıyordu. Yünlü şapkası kafasında, kocaman montu bedeninde, botları pantolonunu içine almıştı.

And then he came, like a dream ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin