"Koğuş 3:Mahkûm Demir Karaoğlu"

881 32 3
                                    

Merhaba... İyi geceler. Söz verdiğim gibi Demir'ime de özel bölüm eklemek için tüm akşam yazdım ve hemen ekledim. Aslında bu bölümü farklı yazmak için oturmuşken yüreğimden dökülenler bu bölümü oluşturdu. Dilerim severek okursunuz... Medyaya eklediğim şarkıyla okumanızı tavsiye ediyor ve gidiyorum. Yüreğinizden öpüyorum... :)



"Koğuş 3: Mahkûm Demir Karaoğlu"



"Yaşamak;

Teslim olmadan,

Boyun eğmeden,

El etek öpmeden yaşamaktır."

Nazım Hikmet Ran


Yaşamanın, nefes almanın zor geldiği anlarım olurdu zaman zaman. Yutkunmanın zehir gibi hissettirdiği, aydınlık günlerin zifiri karanlıklara döndüğünü bildiğim günlerim gibi mesela. Ve ne zaman ağlasa bir kız çocuğu, bir kadın, bir anne, bir kardeş bilirdim ki bu şehir, bu ülke, bu dünya gülmemeliydi hatta hayat durmalıydı her can için...

Her kadın için.

O günü hiç unutmayacaktım. O masum kadının çığlıklarını duyup o sokak arasına koşuşum, yere kanlar içinde yığılan bedeni ve en çok da gözlerinden akamayan o iki damla yaşa tüm dünyayı feda eder ve bir an olsun tereddüt etmezdim.

Etmeyecektim.

Oraya nasıl gittiğimi, elinde bıçakla durup gözlerinde hiçbir merhamet kırıntısı olmayan o şerefsizin yüzündeki o yarım gülüşü unutmayacağım gibiydi tüm günlerim, gecelerim. Sonrasında o şerefsizi elimden kaçırmış olmamın bile hiçbir değeri yoktu. O tecavüzcü ibneyi, kendine fazla gelen yerlerinden kurtardıktan hemen sonra aile avukatının da yardımıyla geldiğim cezaevinde onu görür görmez tanımanın verdiği inanılmaz hafiflikle nasıl da mutlu olmuştum. Elbet ertelenmiş bir davamız olabilirdi lakin o dava eninde sonunda görülecekti. O şerefsiz buradan girdiği gibi çıkmayacaktı.

Hava almak için diğer mahkumlarla çıkarıldığımız bu avluda yere çömelmiş karşımda üç beş tane kendi gibi itle kahkaha atarak bir sonraki duruşmasında nasıl çıkacağına dair planlar yapıyorlardı ve ben çoktan, her gece, her gündüz ve her nefes alış verişimde onu defalarca öldürmüştüm. Hem de ne çok, ne fena şekillerde ellerimde binlerce kez ölmüştü...

Sahi neden kötüler vardı ki?

Neden iyiler acımalı, kanamalıydı ki? Eğer adalet varsa ve varsa ilahi adalet neden yaşıyorlardı ve neden nefes alabiliyorlardı bu kadar gözyaşına, aha rağmen?

Hemen yanıma eğilen karartının kim olduğuna bakmama gerek kalmadan konuşmaya başlayan mavimin sesini duymak bile hiç bakmadan gökyüzüne dokunmak gibiydi.

"Kara."

Başımı çevirmeden yanıtladım.

"Buyur bebeğim."

Yarı kahkaha yarı ağzında döndürdüğü yarım yamalak küfürle ona dönmeme neden oldu.

"Yahu Derya'm, bırak da şu ibneyi en azından gözlerimle abluka altına alayım. Olmaz mı?"

Derya cevap vermeden hemen diğer yanımda ayakta dikilip kollarını göğsünde birleştirmiş benden bile daha korkunç bir ifadeyle adama bakan Poyrazoğlu'nu görmemle bastım kahkahayı. Kaşlarını çatıp başını yere eğdi.

Has llegado al final de las partes publicadas.

⏰ Última actualización: Oct 30, 2021 ⏰

¡Añade esta historia a tu biblioteca para recibir notificaciones sobre nuevas partes!

Karaoğlu - Kabadayı Serisi (2)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora