The Man w' The Mask

129 20 23
                                    

ฅ^•ﻌ•^ฅ

'"Güneş gözlerimi acıtıyor."'

"Peki ya şimdi?"

Gözlerimin önüne geçen bir çift elin sayesinde güneşin rahatsız edici parlaklığı yerini rahatlatıcı bir gölgeye bırakmıştı.

Gözlerimin önünde duran ellere baktım. Kendimi güvende hissediyordum. Güven duygusunun verdiği rahatlıkla gevşedim ve başımı arkamda duran kişinin göğsüne yasladım. Derin bir nefes aldım ve havadaki çiçek kokusunu doyasıya içime çektim.

Bu huzur dolu ânım nefes almamın güçleşmesiyle bölündü. Son duyduğum şey kulağıma doğru gelen fısıltılar, son gördüğüm şey ise gözlerimi güneşten koruyan elin tuttuğu kırmızı kedi tasmasıydı.

Gözlerimi korkuyla açtığımda tanıdık olmayan bir tavana bakıyordum. Daha sonra dün gece burada uyuduğum aklıma geldi.

Hâlâ insan olup olmadığımı merak ettim. Sağ elimi kaldırdığımda gözümün önündeki şeyin el değil de bir kedi patisi olduğunu görmemle eski halime döndüğümü anlamam bir oldu, demek geri dönmüştüm.

Bununla beraber biraz önce içimi dolduran korkuyu hatırlamaya çalıştım, gördüğüm rüya üzerine verdiğim bir tepki olmalıydı ancak ne gördüğümü hatırlamıyordum. Aklımdaki tek şey güven duygusu ile karışmış korkuydu.

Daha sonrasında dün olanlar aklıma geldi. İnsan olmamdan sonra yaşanan her şeyi tekrarladım zihnimde. En sonunda fark ettim yatağın içindeki altın sarısı anahtarı. Seonghwa'nın gece verdiği anahtardı bu, kilitleyip kilitlememe arasında çok kalmıştım çünkü eğer yeniden kedi olabiliyorsam ve bu ben uyurken gerçekleşirse o zaman bu odadan çıkmak sıkıntı yaratacaktı. Bu yüzden kapıyı kilitleyip anahtarı üzerinde bırakmak yerine yanıma almıştım. Ancak kedi olduğum için kapıyı açma gibi bir ihtimalim yoktu elbette. Bir şekilde birisi fark etmeliydi, değil mi? Perdesi açık pencereden dışarı baktığımda güneşin görülebildiğini fark ettim, ne çok geçti ne de erken. Ses çıkarmak için ise fazla küçüktü bu beden.

Birilerinin gelmesini beklerken oldukça küçük ama sevimli olan bu odayı incelemeye başladım. Düzensiz olmasına rağmen her yer oldukça temizdi. Çalışma masasının önüne asılmış tablonun üzerinde bir sürü fotoğraf vardı. Yataktan sandalyeye atladım ve yukarı zıplayarak masaya ulaştım. Dün gördüğüm herkesin fotoğrafı vardı burada, tanımadığım insanlar da. Hepsinde herkes çok mutlu görünüyordu, güzel anılardan güzel bir motivasyon tablosu gibi. Neden sonra fark ettim ki sol köşede diğerleri gibi olmayan bir fotoğraf vardı, eliyle yüzünü kapatmış koyu saçlı bi' genç; bağdaş kurarak yere oturmuş ve elindeki sandviçi yiyor. Fotoğrafa biraz daha yaklaştım, yüzünün tam kapanmayan kısmından süzülen damlalar ve bu damlaların kıyafetini ıslattığı yer görülebiliyordu. "Muhtemlen bu fotoğrafın çekildiği zamanda zor bir dönem geçiriyordu." diye düşündüm bütün bu etrafına mutluluk saçan fotoğrafların dışladığı bu fotoğrafa bakarak. Bu sefer duvara asılmış tabloyu inceleyecekken kapının biri tarafından açılmaya çalışma sesini duydum, açamamıştı çünkü kilitlemiştim. Daha sonrasında "Bu kapı neden kilitli?" diye sorduğunu duydum kapının arkasındaki kişinin ve adım sesleri yavaşça uzaklaştı. Ben de masadan sandalyeye oradan da yere indim bu sırada ve adım sesleri yeniden yaklaşarak bu sefer kilit sesinin duyulmasını sağladı. Kapıyı açan dünkü hiperaktif San'dı. Odanın kapısı açılır açılmaz boş yatağa göz attı, emin olamayınca endişeli bir yüzle üzerindeki örtüyü kaldırıp tahminlerime göre beni aramaya başladı. Ardından odaya bir göz atarken odanın ortasındaki beni görmek yerine perdesi açık camı gördüğü gibi bağırarak odadan çıktı ve o hızla kapıyı odanın üzerine örttü.

The Black Cat Nero | SeonghwaWhere stories live. Discover now