Pirate Byeol and His Captain

76 12 38
                                    

ฅ^•ﻌ•^ฅ

Akşam yemeği hazır olduğundan hepimiz masada toplanmalıydık. İçimdeki donuk his, ne kadar derine gömmeye çalışsam da bir şekilde gün yüzüne çıkmayı başarıyordu.

Yemek yiyebilmek için insana dönüşmem gerekiyordu. Tabii diğerleri bir anda insana dönüştüğümü ve yine bir anda kedi olduğumu sanıyorlardı. En azından henüz ben bahsetmemiştim, San ve Seonghwa da bir şey söylemediyse durum böyle olmalıydı.

Mutfaktaki masaya doğru ilerlerken masayı hazırlamada yardım eden Mingi beni gördü ve bağırmaya başladı. evet, evet bağırmaya.

Mingi: "CUSYUHOHA KEDİ OLMUS GERİ BEN DE KEDİ OLMAK İSTİYORUM AAAAAAAA" senin kedi olabilmen için insan olarak bile yaşarım yeter ki sen bağırma :'D

Mingi'nin bağırmasıyla San hemen yanıma gelmişti. Beni insana dönüştürmesini istediğimde yapmamı istediği hareketi yaptım. Patimi yukarı doğru uzattığım gibi ne anlatmak istediğimi anlamıştı. Kocaman bir gülümsemeyle ve yüksek -oldukça yüksek- bir sesle diğerlerini çağırmaya gitti.

Herkes masada toplandığında ve ben, San'ın yanında duruyorken muhteşem sihir gösterimiz başlamıştı. Herkes benim insana dönüşmemi merakla bekliyordu. Bu meraklı gözler arasında San, göğüs kabartarak gururlu bir tavırla mutluluk saçıyordu.

İyice acıkmaya başladığımı fark edince alkışlar arasında ilgi toplayamaya çalışan San'ın bacağına bir pençemi hafifçe geçirdim.

Kısa süreli bir irkilmeden sonra sonunda kafası basmış ve aşağı eğilerek benim boyuma ulaşmaya çalışmıştı. Ne kadar hala arada gözle görülebilir büyüklükte bir fark olsa da.

Sihirli kelimeleri -kendi ürettiği bir büyüymüş- söyleyerek kafamı ellerinin arasına aldı ve alnıma yavaşça dudaklarını yaklaştırarak küçük bir öpücük bıraktı. Daha sonrasında her zamanki gibi yine insana dönüşmüştüm.

Hepsinin yüz ifadelerinden ne düşündükleri açıkça belli oluyordu. Şaşırmış ve aynı zamanda da tam olarak ne olduğunu çözememiş gibiydiler. San açıklama ihtiyacı duymuş olmalı ki öne atılarak konuşmaya başladı.

San: "Moonhwa öpülünce insana dönüşüyor. Aslında bunu daha öncesinde keşfetmiştik ama size söylemeyi unuttuk sanırım. Ben Hongjoong hyunga söylemiştim ama diğerlerinin fikri bu konuda pek önemli değildi." gülerek cümlesini tamamladı.

Mingi: "Bu çok saçma. Ben böyle bir kedi olmak istemiyorum." o zaman ben shouting mingi olurum AAAAAAAAAAAAAAAA

Yunho: "Onun yerine benim kedim olmaya ne dersin?" noluyo :DDD

Mingi: "Olur" diyerek göz kırptığında bunun sonunun iyiye gitmeyeceğini anlayan Seonghwa, masaya getirdiği son birkaç şey ile konuyu dağıtarak yerine oturdu.

Ben de San'ın ve Hongjoong'un ortasındaki boş sandalyeye oturdum. Hongjoong'a bu kadar bile olsa yakın durmak beni rahatsız ve tedirgin etmeye başlamıştı. Söylediklerinden çıkardığım en mantıklı şeylerden biri ondan olabildiğince uzak durmam gerektiğiydi.

Kafamda dolaşan sorularla çarpışmakla meşguldüm. O kadar ki daha öncesinde sadece kokularını duyarak kafayı yediğim yemekler, artık o kadar da iştah açıcı değillerdi.

Wooyoung: "Ne oldu, Moonhwa?"

Wooyoung'un seslenmesiyle kafamı hızla önümde duran tabaktan kaldırarak ona baktım.

"Hm?"

Wooyoung: "İyi misin?" tedirgin sesiyle konuşurken bir yandan da elindeki bıçak ve çatalı tabağın yanına dayadı.

The Black Cat Nero | SeonghwaOnde histórias criam vida. Descubra agora