Lamentum Clamor de Azaleas

83 11 18
                                    

ฅ^•ﻌ•^
Uzuunca uzanan bir yol var önümde. Çiçeklerle süslenmiş her bir zerresi. Çiçekler havada sarhoş edici bir kokunun yayılmasına neden oluyor. Yolun kenarlarında ağaçlar var. Ben ilerledikçe ağaçların arasından girebilen güneş ışıkları vuruyor gözüme. Sanki bu yol ve ağaçlardan başka bir şey yokmuşçasına boş etraf. Ancak kuşları duyabiliyorum. Güzel sesleriyle şarkılar mırıldanıyor, bir daldan diğer dala atlıyor, belki de kendi aralarında şakalaşıyorlardı. Yol ise eğimini arttırmaya başlamıştı. Hissedemediğim toprağa basan ayaklarım yavaşça duyu kazanıyor, bununla beraber gerçeği hissetmeye başlıyordu. Yol, aslında dikenliydi. Görünenin aksine acıtıyordu. Hem de çok fazla. Uçuşan tatlı kokuyu tadabilmeme rağmen kafamı hareket dahi ettiremiyordum. Ayaklarımı göremiyor ancak acıyı hissedebiliyordum. Koku, hala dilimde saklanıyordu, içten içe biliyordum bunu. Fakat kokunun sahibi koruyamamıştı kendini. Dikenlerin zehri kör ediyordu her bir çiçeği. Onları içten içe yavaşça öldürüyordu. Hiçbir şeyin farkında olmayan göz kamaştıran kobalt mavisi orkideler, bembeyaz bir gelinliği andıran asil frezyalar, başını eğerek bağlılığını dile getiren mercan sümbüller, göz yaşlarıyla dengeyi sağlayan, bu sonsuz döngüde kadere boyun eğen açelyalar, sarının can veren tonunda aşkın temcilcisi fulyalar ve asla umudunu kaybetmeyen altın kadehler... Hepsi tek tek uçuşarak yok oluyordu gözümün önünden. Kalan şeyler sadece acı, dikenler ve gri küllerdi. Ne ara gitmişti kuşlar? Nasıl yok olmuştu birden kenarlarını kaplayarak beni yola hapseden viridian ağaçlar? Oysa ki ben kendimi kapana kısılmış bile hissetmiyordum. Küllerinden doğabilir miydiler yeniden? Geri dönebilir miydiler bana? Sorularım aynı damağımdaki tatlı his gibi süzülerek uzaklaştı. Sadece ben, dikenli karanlık yol ve bana acıyı en uçlarda hissettiren duyularım kalmıştı.
ฅ^•ﻌ•^ฅ

The Black Cat Nero | SeonghwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin