0.7

6.7K 868 480
                                    

Jisung elinde içeçeği hafiften üşüyerek, üst üste attığı bacağını sallarken Felix de masada Changbin olduğu için gerginlikten telefonunu başından kaldıramıyor, Chan ve Jeongin de kendilerine gitar çalışıyorlardı.

"Hyunjin nerede?" dedi Jisung merakla. Onun da damlaması lazımdı kafetaryaya aslında fakat şimdi ortalarda yoktu. "Eve geçmiş," dedi Changbin. "Sonradan gelecekmiş. Kıyafeti mi ne ıslanmış, anlamadım."

Kaşlarını çattı. "Nasıl becerdi onu ya?"

Hyunjin'in hal ve hareketlerine asla bir anlam veremiyordu, kesinlikle. Changbin de bilmem dercesine omuz silktiğinde Jisung kaşlarıyla yanındaki Felix'i işaret etmiş 'muhabbet et!' demeye çalışmıştı.

Changbin iç çekti. Felix dönüp ona bakıyor muydu acaba!

Onlar kaş göz hareketi ile inatlaşmaya başlarlarken Chan arkadaşlarının bu haline gülmüş ardından da yanında oturduğu çocuğa bakmıştı. "Parmaklarını tellere iyice yerleştir," diyerek elini uzatarak Jeongin'in elini tuttu ve çocuğa karşı gülümsedi.

"Böyle yaparsan dediğim gibi tam istediğin notaları çıkarırsın. Hemen alışman zor ama dikkat ederek ne kadar çok çalarsan o kadar senin için zamanla alışmak daha kolay olur."

Jeongin hafif bir gerginlikle ensesini kaşıdı. "Göründüğü kadar kolay değilmiş, beceremiyorum gibi."

"Öyle olur mu?" dedi ilgiyle. "Hemen elbette öğrenemezsin, kimse öyle öğrenmedi. Biz de zamanla çalışa çalışa öğrendik bu yüzden ilk düzlükte pes etme, çalabilirsin, inanıyorum sana."

Omega bu sözlerle beraber dibindeki yüze kocaman gülümsediğinde Chan da ona gülmüş, Jisung ise bir anda gördüğü beden ile kafasını hızla oraya çevirmişti. Minho buraya geliyordu!

Tüm gün beklediği an sonunda gelmişti. Bununla beraber kocaman gülümseyip oturduğu yerden kollarını açtığında Minho bu hareketi görünce güldü ve ilerleyerek eğildiği gibi Jisung'un kolları arasına bıraktı kendini.

"Nasılsın?"

"Daha iyiyim," diyerek ensesini okşadı Jisung. "Sen nasılsın?"

"Sonunda günün dolu vakti bittiği için mutluyum."

Minho kıkırdar bir vaziyette geri çekilip kendine sandalye çekmiş ardından da oraya kurulup diğerlerine selam vermişti. Arkadaşları ile gülerek sohbet eden Minho'yu yüzündeki tebessüm ile izledi Jisung.

Onun kişilerle kurduğu iletişim şekline bayılıyordu.

Alfa, planladığı mekanı diğerlerine söyledikten sonra gözlerini yanındaki bedene çevirip elini çenesine attı ve hafifçe parmak uçları ile okşadı orayı. "Gidelim mi?"

"Olur," dedi Jisung reddetmeden. Bir yandan da acıkmıştı bu yüzden ne kadar erken gitseler o kadar iyiydi onun için. Masada hep beraber ayaklanırlarken Minho kardeşlerine baktı. "Kim geliyor benimle?"

Jisung hızla Changbin'in koluna patlattı bir tane.

Changbin boğazını temizledi. "Felix benimle. Jeongin de kimle isterse."

"Ben mi?" diyerek bir anda şaşkınca Changbin'e döndü Felix, kafasını dağıtmak için bir oyun indirmiş fakat beklemediği bir şekilde oyun cidden onu sarmıştı. Şaşkınca gözlerini yanında ayağa kalkmış alfaya dikerken Chan "Jeongin de benimle gelsin, siz yalnız gidin o zaman," demiş ardından da küçük çocuğa dönerek "Sorun olur mu?" diye sormuştu.

Jeongin tam da bunu beklediği için gülümseyerek kafasını salladı. "Sorun değil."

Eğilerek gitarını çantasına koyduğu zaman Minho "Tamamdır o zaman," diye konuşmuş ve önden Jisung ile beraber kafeteryada çıkmıştı. Arabaya bindiklerinde gülerek yanındaki omegaya baktı. "Changbin ile Felix'i yalnız mı bırakmaya çalışıyorsun yoksa cidden Changbin mi kendi teklif etti?"

star lost, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin