16 | "Revir"

330 34 36
                                    


İyi okumalar.

Bayılmak tam olarak nasıl bir hastalık olduğunu hep merak etmişimdir. Hatta evde bazen bayılma provaları bile yapıyordum. Tabi bu provalar 10 metre kalınlığındaki minderlerin üzerine oluyordu. Genelde salak kardeşim Emre'yi kandırmak için yapmış olduğum provalardan dolayı yalancı bayılma konusunda ustaydım. Yani artık dizi teklifleri gelebilir, izin veriyorum. Fakat gerçek bayılma gerçekten kötüydü. Kendini sanki hiç var olmamış gibi hissediyorsun. Hatta kısa bir süreliğine hafıza kaybı bile yaşıyorsun. Yani dizilerdeki gibi prensesler gibi yere düşmüyorsun, çakılıyorsun.

Başım çatlayacak derecede ağrıyordu ve gözlerimi açmakta zorluk çekiyordum. En son hatırladığım kafama sert bir şeyin gelmesi ve yere çakılıyor olmamdı. Sanırım biri tutmak için hamle yapmıştı ama pek başarılı olamamış gibi görünüyordu, hatta hissediliyordu. 

Gözlerimi açtığımda bir çift mavi gözle karşılaştım. Beni tutmaya çalışan çocuk olmalıydı. Etrafıma baktığımda revirde olduğumuzu gördüm. 

"Nehir ilk defa baygın şekilde buraya getirildin. Bu sefer korkuttun fıstık." diyen okulun hemşiresi Selma abla bana gülümsüyordu. 30 yaşlarında sarı saçlı, uzun boylu ve yeşil gözlü afet bir kadındı. Onunla sürekli revirde buluşuyorduk. Bu kaçamak buluşmalarımız son bulacak sevgilim...

"Aşkından dayanamıyorum kadın! Randevumuz için minik süprizler yapayım dedim." deyip gülümsedim, kahkaha attı. Ona sürekli sevgilim gibi yaklaştığım için söylediklerime alışmıştı. Gülümsemem başımın ağrımasıyla son buldu. 

Yalnız çocuğu unutup Selma ablaya yavşamıştım. Gay demese bari. Yeni dedikodumuz belli oldu arkadaşlar, hayırlı uğurlu olsun. Yarın revirin önüne kırmızı kurdele ile gelip makasla açılış yapacağım.

"Ne oldu bana, kafam çatlıyor." deyip yataktan doğrulmaya çalıştım. Mavi gözlü çocuk kafasını mahçup bir şekilde kaşıdı. 

"Sanırım bu durumun sebebi benim. Kafana basketbol topu yedin." 

Elimi kafama götürdüğümde biraz şişmişti. Şişkin kafa benim için çok normal bir şeydi. Hatta kafamı kırmadığım için mutluydum. Küçükken havada uçan bir çocukmuşum, annem havada yakaladığını söylüyordu. Büyümüş olmam kendime bakabileceğime göstermiyordu, hatta daha çok sakatlanıyordum. Kırılmadık yerim kalmamıştı. Annem bu yüzden bana çok kızardı.  

Aklıma annem geldiğinde hemen ayağa kalktım. Okulun her yerinde aranıyor olabilirdim. Hatta polis bile gelmiş olabilirdi. Hemen ayaklanmamın etkisiyle sendeledim. Çocuk beni tuttu. Aramızda baya boy farkı vardı. Böyle bir an romantik olacaksa bile deve cüce uyumu yüzünden romantik olması imkansızdı. Çocuğun memesine geliyordum. Memesi de kendisi kadar yakışıklı olduğu için benim için fark etmez aslında. 

Seni kuma alacağım, böyle ellemeli...

"Beni görünce kızların genelde düştüklerini biliyorum ama bu ikinci oldu be güzelim." deyip sırıtan çocuğa güldüm. Güzelin miyim gerçekten?

"Seni gördükten sonra hemen kaçmak istediğim için oldu. Ayrıca ilki senin suçun!" deyip gözlerimi kıstım. 

"Yani kafama gelen diğer topları anlarım. Kıskançlık sonucu bilerek atılmış olduklarını düşünüyorum. Sen niye kafama top atıyorsun?! Sen de mi Çağrı'ya aşıksın." deyip yatağa tekrar oturdum. Zaten olan oldu, biraz daha olabilir. Annem MIT'e başvurmadan dönerim.

"Bugün topların izdihamına uğradığını bilmiyordum. Ayrıca ben bilerek atmadım. Arkandan seslendim ama sen transa geçmiş gibi yürüyordun, o yüzden duymadın sanırım." 

EMİN MİSİN OĞLUM?Where stories live. Discover now