Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
--
"Jisung şunu 2 numaralı masaya götür ben bakarım kasaya"
Felix, ikizinin eline kahveleri koyduğu tepsiyi bırakıp kasaya gitti. Birlikte açtıkları küçük şirin kafelerinde sadece ikisi çalışıyorlardı.
Genelde Felix tatlıları kahveleri yapar mutfakta çalışırdı. Jisung da garsonluk yapar, kasayla ilgilenirdi. Arada da Felixe yardım ederdi(!)
"Afiyet olsun efendim"
Jisung kahveleri bırakıp kasaya Felixin yanına döndü. Felixde ücreti alıp kadına gülümsedi. "Tekrar bekleriz efendim"
Kadın da ikizlere gülümseyerek kafasıyla onaylayıp kafeden ayrıldı. Kadının çıktığı kapıdan şimdi de iki tane polis girmişti.
Felix polisleri görünce hemen endişelenip ikizini arkasına aldı. "Jisung polis geldi"
Jisung da kapıya bakıp etrafa göz atan polisleri gördü. Kendisini sıkı sıkı tutup arkasına alan ikizine gülüp Felixin arkasından çıktı. "Müşteridir ikiz ya.. Korkma"
"Ji hayır gitm-" Felix sözünü bitiremeden Jisung hızlıca polislerin yanına gitti. "Hoşgeldiniz polis beyle- Ohaa"
Karşısında ki adamın Jisunga dönüp bakmasıyla Jisung tutulmuştu. İçinden çığlıklar atan Jisungun aklından bu adamın ne kadar yakışıklı olduğuna dair şeyler geçiyordu.
"Kafe sahibi siz misiniz?"
Adamın sesi bile muhteşemdi. Jisung adamın sesine düşerken ağzından akan suyu da diliyle silip gülümsedi. "Buyrun benim. Han Jisung"
Jisung ince parmaklı elini polise uzatıp gülümserken polis gayet düz bir ifadeyle kendisine uzatılan ele ve Jisunga baktı.
"Bizimle karakola kadar gelmelisiniz"
Felix hızlıca yanlarına gelip ikizini tekrardan arkasına aldı. "Ne yapıyorsunuz? Ne karakolu?"
Jisungun hala ağzının suyunu akıtarak baktığı polis bir nefes alarak geri çekildiğinde diğer polis gelerek Felixin önünde durdu.
Felix kaşlarını çatıyordu. Polisin yapılı vücudu sinirini bozmuştu. Bu kadar kaslı olmaya ne gerek var dimi? Felixe bir vursa bayıltırdı. Felix bu durumdan biraz tırsmıştı ama yine de geri adım atmayarak kaşlarını çatmaya devam etti.
"Bakın beyefendi. Arkadaşınız hakkında darp iddiası var. Lütfen zorluk çıkarmayın ve karakola gidelim"
"Ama-"
"Kelepçeleyecek misiniz?"
Jisung ikizinin sözünü keserek yakışıklı bulduğu polise karşı konuştuğunda Felixin önünde olan polis yanıtladı. "Evet. Prosedür gereği kelepçeleyeceğiz"
Jisung tekrar ikizinin arkasından çıkarak yakışıklı polisin karşısına geçti ve bileklerini birleştirerek polise uzattı.
"Jisung napıyorsun?"
Jisung, ikizini duymuyordu bile. "Beni siz kelepçeler misiniz yakışıklı polis bey?"
Polis yine düz bir ifade ile kafasını sallayıp belindeki kelepçeyi çıkardı. Jisung gibi insanlarla sürekli karşılaştığından alışmıştı bu duruma.
Felix endişeden ölecekken Jisung tutuklanırken sırıtıyordu. Aptaldı bu çocuk!
Polis, kelepçeyi Jisungun ince bileklerine takarken Jisung gözlerini polisin gözünden çekmemişti.
"İsminiz nedir acaba?"
Polis, Jisung'u hiç takmayarak Jisungun kolundan tuttu. "Changbin gidiyoruz"
Diğer polis kafasını sallayıp dışarı çıktığında Jisung da kolunu tutan polisle birlikte dışarı çıkmıştı.
Felix ne yapacağını şaşırmıştı. Kafedeki insanlardan özür dileyip çıkardıktan sonra o da hızlıca kafeden çıkıp kilitledi ve arabasına binerek polis arabasını takip etmeye başladı.
Jisung da hala aptal gibi sırıtıyordu. Yanında oturan polisin dizini dizi ile dürttü. "Polis bey?"
Polis yakışıklı yüzünü Jisunga döndüğünde Jisung bu yakışıklılık karşısında nefesini tuttu. "Efendim?"
"İsminiz nedir diye sordum ama cevap vermediniz"
Jisung'un şirin sesine karşı polis gözlerini Jisungun yüzünde gezdirdi. Tatlı çocuktu..
