Bölüm 4

267 48 180
                                    

Üst katta merdivenin bittiği yerde merdivenden gelen parmaklıklar kıvrılarak üst kattaki birini korumak için holün genişliğine ulaşıyordu. Sağ taraftaki en sondaki odaya girdim. Burada neredeyse bir duvarı kaplayacak kadar büyük eski bir dolap vardı. Buranın önceki sahiplerine aitti. İçinde kadın erkek karışık kıyafetlerden kadınlara ait olanları zamanında satıp para elde etmem için çok işe yaramışlardı. Üst kattaki eşyaları dışarı çıkarmak alt kattaki eşyaları dışarı taşımaktan zor olduğundan olsa gerek buradaki bütün büyük eşyalar duruyordu –eski ev sahipleri zevksiz de sayılmazlardı.

Çift kişilik yatak ile dolap arasına dikilmiş askılığa kravatımı ve kepimi asıp kabanımı asacakken kabanı ufak çengele geçirmem ile tok bir ses duydum. Kabanımın alt ceplerinden biri askılığa çarpmıştı Lanet olsun! Saat! Saati en baştaki kontrolümden sonra kontrol etmemiştim. Göreceğim şeyden korkarak cep saatini alarak kapağını aynı titizlikle açtım. 3 saat... 3 saat geçmişti, bu etkilerin başladığını gösterirdi. Birkaç gün sürecek etkiler eğer sadece az kişiye bulaşmışsa dikkat çekmezdi.

Açık arttırma sürecini hatırlamak için kendimi zorladım. Kız gelene kadar ve geldikten sonra çok az kişi içki almıştı ancak benim derdim kişi sayısı değildi. Bu çalıştığım ve gözlemlediğim neredeyse her işletmede geçerli olan bir durum ile alakalıydı. Gözlemlediğim her işletme gece kapanmadan önce içki kovalarını, kazanlarını belli bir yere boşaltırdı. Sonra bu büyük yerden tekrar doldurulurlardı. Bunun tam olarak ne işe yaradığı konusunda pek bir bilgim yoktu ama tahminimce içkinin içine bulaşan toz, tükürük, pislik, zehir tarzı şeyleri tümüne yayarak etkisini azaltmak olabilirdi. Benim döktüğüm beyaz toz işe yaramayacak kadar seyrelmesine karşı artırılmıştı ve gerekenden olabildiğince fazla dökülmüştü. Ayrıca bu planı sağlam bir temele oturtmak için arada Şaklaba'nın yerine geç saatlerde gitmiştim. Geç saatlerdeki açık arttırmalar ve etraf herkes odalara çekildiğinden daha sakin oluyordu. Bu da görevliler için etrafı toplama zamanı demekti.

Saate bakmanın gerginliğini atmak istercesine karşı odaya doğru yürüdüm. Hava iyice kararmıştı. Odadaki bir duvarı kaplayan eski sahiplerin bıraktığı kitap dolu büyük kitaplığın önündeki masaya giderek kâğıtların yanındaki iki gaz lambasını ve mumları aldım. Tekrar kapıya doğru yürüyerek yatak odasının pencerelerinden gelen loş ışıkta onları yaktım. Mumları masaya bıraktım. Üzeri yeni aldığım kalın ciltli kitaplarla dolu iki küçük koltuğun da masanın karşısında yer aldığı odaya fazla göz atamadan iki yağ lambası ile hızla aşağı indim.

Hızla sol taraftaki içinde Bayan Mei'ye yatması için gösterdiğim oda da dâhil olan üç odayı gezdim. Bayan Mei bu odalardan birinde değildi. Karşı taraftaki odaların ortasındakine girdiğimde basit bir mutfak sizi karşılıyordu. Küçük yuvarlak bir masa etrafında bir tane sandalye, karşıda büyük bir leğen dolusu su, bir uzun dolap ve birkaç peş peşe sıralı küçük dolap ile burası mutfağımdı.

Alttaki dolapların iki tanesinin üzerini kaplayan geniş bir lavabo vardı. Duvara sabitlenmiş küçük bir musluğa sahipti ama buraya geldiğimden beri bir kere bile çalıştığını görmemiştim –bir leğen su tam olarak bunun içindi. Dolaplarda ise her zaman yiyecek bir şeyler bulunurdu ama asla birkaç günden fazla götürmezlerdi. Bugünümü kurtarmaya bakıyordum aslında. Çünkü her an yer değiştirmem gerekebilirdi. Bu da elime geçen parayı israf etmemem için bir tedbirdi.

Şimdi ise karşımda önündeki küçük ekmeği yiyen birisi vardı. Ben içeri girdiğimde sanki onu çok yanlış bir şey yaparken basmışım gibi ellerini ekmekten çekerek geriye sandalyesine yaslanmıştı.

"Ben... Ben çok aç olduğum için," diye mırıldanırken sesinden korku rahatlıkla okunuyordu. O an gözlerim kıyafetlerine kaydı. Fazlasıyla rahatsız edici duran korseyi ve neredeyse içgösterir elbiseyi çıkarmıştı. Onun yerine üstünde daha eski, omuzları ve bilekleri yıpranmış bol soluk yeşil bir elbise giymişti.

KANATLARIN RUHUWhere stories live. Discover now