Bölüm 5

239 36 68
                                    


Siyah ensesine doğru dalgalanan saçı, siyah renginde gözleri ve buğday teni ile hoşnutsuz bir yüze sahip Raymond.

Raymond'u görmem rahatlamamdan çok gerilmeme sebep oldu. O buraya nasıl girmişti ve eve gizlice girmesine rağmen hala nasıl yürüyebiliyordu? Bu eve yerleştiğimizden beri birkaç sefer hırsızlığa maruz kalmıştık çünkü kilitleri kırıktı ve asma kilitler ile bir yere kadar idare ediyorduk. Ares her seferinde az kalsın –onu engellemesem- adamları öldürüyordu. Ve ayrıca yaraları Ares'in eseriyse ben aralarındaki çatışmayı nasıl duymamıştım?

Ona çatık kaşlarımla ve sorgulayarak bakıyordum. O ise yüzüne zoraki bir alaycı sırıtış yerleştirdi ama sonra bu çok acı verici gelmiş olmalı ki vazgeçerek yüzünü sabit bir hale soktu. Derin bir nefes aldı. Ben aynı pozisyonu koruyordum.

"Bir köpeğin olduğunu söylememiştin. Beni öldürüyordu," derken yüzünden olmasa da sesinden alaycılığı okunuyordu. Ve konuya bu evde ne aradığından girmediğine bakarsak zaman kazanmaya çalışıyordu. Bazı harfleri bastırarak söylüyor ve kelimeleri oldukça hızlı telaffuz ediyordu.

"Burada ne işin olduğunu da sen söylemedin," dedim. Konuyu veya dikkatimi dağıtarak zaman kazanmasına izin vermeyecektim.

"Ne yani köpeğin beni lime lime etseydi, umursamaz mıydın," diye sordu. Sesinde sahte, alaya karışmış bir kırgınlık vardı. Konuşma tarzından ve şu anda kullandığı ses tonundan nefret ediyordum.

"Tabii ki umursardım. Sonuçta kim evinde bir ceset ister ki?" Aynı alaycılıkla cevap verdim. Bu seferki cümlem onu şaşırtmak yerine zoraki alaycı sırıtışını geri getirdi. Konunun dağılmasına izin vermeyerek "Burada ne işin var?" diye ekleyerek sordum her kelimenin üstüne bastırarak.

"Hiç, öyle bir geçiyordum," derken "hiç" kelimesindeki i harfini uzatarak söylemişti. "Uğrayayım, de-" sözünü kesen şey kılıcı büyük bir hızla, havayı yararak savuruşumdu. Sol omzunun üstündeki, boğazına birkaç santim uzaklıktaki kılıca baktı. Sanki hala yaşadığını kontrol ediyormuş gibi derin bir nefes verdi. Yutkunarak elini kaldırdı. Parmağının ucunu kılıca dayayıp boynundan uzaklaştıracakken araya girdim.

"Hayır! Şimdi soruma cevap ver," dedim. Sesimin olabildiğince gür çıkmasına dikkat ediyordum. O, parmağı kılıcın ucunda bir halde dondu. Ben ise kılıcı uzun süre böyle tutamazdım. Boynuna ulaşması için hafifçe havaya doğru kaldırarak tuttuğum için omzuma fazlasıyla yük biniyordu.

"Aslında burada suçlu olan ben değilim, güçlü olan da sen değilsin. Şimdi önce sen bana cevap ver," diyerek hafifçe gülümsedi. Bu artık alaycılıktan çok karşıdakini küçümseyen bir gülüştü. Gözlerini kıstı. "Bu öğlenki açık arttırmada kazanın başında ne yaptın? Oldukça şüpheliydi." Yüzünde garip bir düşünceli ifade peyda olmuştu.

Bir anlık bocalayan ifademi loş ışıkta fark etmemesini umdum. Ama gülüşünün gittikçe genişleyerek gözlerine kadar ulaşması umudumu boşa çıkardı. Artık küçümseyen bakışlara da sahipti. Kılıcı boynundan çekerek gevşek bir şekilde elimden aşağıda sallandırdım. Bu, onun haklı olduğunun göstergesiydi. Gözlerimi suçluymuş gibi yere indirdim. Raymond, beni yakaladığını düşünerek keyiflenirken konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes alarak düşüncelerimi toplamaya çalıştım. Bunu yapmak istiyor muydum? Bunun sonucu sadece bana mı patlardı?

"Biliyorsun, bu aralar toz ve sıvı zehirlenmeler arttı."

Onun ailesinin soylu olduğunu ve bunun benim için büyük problem yaratacağını unutmamam gerekiyordu. Bunu daha önce de yapmam gerekmişti ve o zaman nasıl tereddüt etmediysem şimdi de tereddüde gerek yoktu. Sadece önümdeki engelleri kaldırıyorum.

KANATLARIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin