beş

614 95 124
                                    

Jeongin donup kalmış bir vaziyette yüzüme doğru bakarken dediğimi ikiletmesinin ve sırtımdaki adamın uykuya dalmaya hazırlanıyor olmasının ağırlığını hissetmeye başlamıştım.

"Innie sana diyorum hadi, çabuk çağır şu taksiyi!"

Sonunda gerçek dünyayla buluşabilmiş ve hemen telefonundan yakınlardaki duraklardan birinin telefon numarasını tuşlamıştı.

Birkaç dakika sonrasında hızla gelen taksinin arka kapısını açmış ve büyük zorluklarla takside yerimizi alabilmiştik.

Bay Hwang'ı Jeongin'le benim tam ortamıza onu oturtmuş ve sıkı sıkıya tutuyorduk zira başını zaten tutamıyor ve bana yaslıyordu.

"Nereye gidiyoruz hyung?"

Jeongin, Bay Hwang'ın saçlarının arasından kesik kesik gördüğüm gözleriyle yüzümü inceleyip benden bir cevap bekliyordu.

Derince yutkunup birkaç saniye düşündükten sonra ona cevap verebilmiştim.

"Benim evime."

Yanıma dönmeden, onun başını onaylar anlamda salladığını göz ucuyla görebilmiştim.

Asıl olarak gözlerim, dikiz aynasından sürekli olarak göz göze geldiğim taksi şoföründeydi.

Hâliyle bakması da normaldi, ne idüğü bilinmez üç adam ve birisi ölü mü diri mi bilmiyordu bile.

Ellerinin kıpırdadığını ve polisin numarasını tuşlamaya çalıştığını gördüğümde, her ne kadar Jeongin bilmese de söylemezsem durumun karışacağını bildiğim için önden atılmıştım.

"Polisi aramak gibi bir hata yapmayın ben zaten bir polisim."

Jeongin'in dudaklarından dökülen sessiz bir 'eh?' mırıltısını duyduğumda yarım gülümseme yerleştirmiştim dudaklarıma.

Bay Hwang'ın başını nazikçe bir elimle tutup, onun yaslandığı kolumun iç cebinden cüzdanımı çıkarıp dediğimin ispatı olarak, polis kimliğimi adama doğru uzatmıştım.

Adam birkaç saniye bir bana bir de kimliğe bakarken, sonrasında kimliğimi bana geri uzatmakla yetinmişti.

Jeongin'in bana anlamaz gözlerle baktığını, hatta suratımı delip geçtiğini hissedebiliyordum ancak bunlar sonra konuşulacak meselelerdi.

Taksiyle birkaç dakika süren yolculuğumuzun ardından, Jeongin benim bir şey dememe izin vermeden yeniden Bay Hwang'ı sırtına alıp, benim ücreti ödememi kenarda beklemişti.

Kapıya yaklaşıp eve giriş için şifreyi tuşladıktan sonra, içeriye geçip Jeongin'den onu koltuğa yatırmasını istemiştim.

Üzerimdeki cekete bir kenara atıp, Jeongin'e oturmasını söyledikten sonra ara merdivenlerden çıkıp, duvarda asılı olan ilk yardım kitini ellerimin arasına alıp merdivenlerden yeniden hızlı bir şekilde adımlamıştım.

Amerikan mutfak tarzında olan mutfağımıza doğru gidip masanın üzerindeki havlu peçeteyi de kolumun arasına sıkıştırdıktan sonra, Bay Hwang'ın önüne doğru gidip diz çökmüştüm.

Baygın değildi ancak uyanık da sayılmazdı. Aldığı hasardan dolayı vücudu bitap düşmüş, gözleri yarım açık bir şekilde sadece bana bakıyordu.

"Seni yattığın yerden oturur pozisyona getirmem lazım, bana yardım edebilirsin değil mi?"

Dudaklarını kıpırdatıp konuşmaya yeltenecekken, dudağının sızısı vurmuş olacak ki gözlerini kısmıştı. Başını hafifçe aşağıya ve yukarıya salladıktan sonra ellerimi koltuk altlarından tutarak kaldırıp onun da yardımıyla oturur bir pozisyona getirmeyi başarmıştım.

A branch of cigarette °hyunlixWhere stories live. Discover now