three

6.5K 441 189
                                    


kim seokjin değişik birisiydi.

veya bana öyle geliyordu?

taehyung'un diğer bir yakın arkadaşı seokjin, insanlarla çok fazla iletişime geçmezdi. onun konuştuğuna bile sadece iki defa şahit olmuştum. ya insanlardan rahatsız oluyordu ya da konuşmayı çok seven birisi değildi.

bugün kim seokjin'le aramızda yaşanan şey ise beni tamamen şoka sokmuştu.

en başından anlatmaya başlayayım.

saat 09.17

"jimin. kalkacak mısın artık? ölü gibi yatıyor orospu çocuğu."

yoongi her zamanki gibi beni bana söverek uyandırmaya çalışıyordu. böyle sövdüğüne bakmayın, aslında beni sevdiğini biliyorum.

"alo, kime diyorum?! kalksana artık hayvan herif!"

evet.

en başından anlatayım derken farkında olmadan çok mu başa gitmiştim?

her neyse. bu sorun değil çünkü bölümün uzun olması gerekiyor. o yüzden anlatmaya devam ediyorum.

kafamın altındaki yastığı alıp yoongi'ye fırlattım, "iki saattir ne bağırıyorsun kafamın dibinde."

gözlerini devirip havada yakaladığı yastığı bana geri fırlattı.

"yirmi dakikaya dersim var. ehliyetim yok. param da yok. beni sen bırakacaksın. on dakikaya hazırlanmazsan ecelin olurum senin." odanın kapısına doğru yönelmişken onu son kez sinir etmek istedim.

"keşke hoseok'a da böyle baskın gelebilsen."

"jimin seni öldürürüm." bana bakmadan son tehdidini savurup odadan çıktı ve kapıyı sertçe kapattı.

teşekkürler min yoongi, sayende güne keyifli başladım.

tehdidini gerçekleştirebilme ihtimaline karşı hemen kalkıp lavaboya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. hızla tekrar odaya dönüp dolaptan çıkardığım düz siyah tişörtle siyah yırtık pantolonumu giydim. üzerime garip ceketlerimden birini, sarı-krem karışık üzerinde siyah palmiye desenleri olanı, giydim. böyle değişik şeyleri seviyordum.

saçlarımı düzeltmek yerine elimle biraz daha karıştırıp daha fazla dağılmasına sebep oldum. masamın üstünden yüzüklerimi alıp parmaklarıma geçirdim. güneş gözlüğümü kafamın üstüne takıp lipbalmımı da sürünce, bitti, harikayım.

yoongi'yi daha fazla bekletmemek için anahtarımı alıp odamdan çıktım, "hadi gidelim."

"şu ucube ceketlerini giyme artık." göz devirdim.

"ucube sensin. zevksiz." kapıyı açtıktan sonra ayağıma ayakkabılarımı geçirip yoongi'nin de çıkmasını bekledim.

oflayıp hemen çıktı ve kapıyı kapattı. binadan çıkıp arabama doğru ilerledik. dünyanın en havalı işini yapıyormuşum gibi anahtarımı çıkardım ve arabamın kilidini açıp şoför koltuğuna geçtim. yoongi de yan tarafımdaki yolcu koltuğuna geçti.

"kemerlerinizi takın yola çıkıyoruz!!" diye heyecanla söyleyip arabayı çalıştırdım. yoongi göz devirdi, "on dakikalık yol, jimin." evet, on dakikalık yoldu ama ben onu bırakmasaydım belki de yarım saat yürüyecekti. bana teşekkür etmeliydi.

"enerjimi sömürüyorsun."

"sağ ol."

gerçekten de tamı tamına on dakika sonra fakültenin önüne gelmiştik. yoongi tam kapıyı açıp inecekken dışarıda gördüğüm kişiyle onu omzundan tutup çektim ve kapıyı kapatmasına sebep oldum.

wabi sabi | jikookWhere stories live. Discover now