four

5.7K 389 145
                                    


"i'm so far from the line, yeah."

"i'm too deep in my mind, yeah."

"if she calls, i'll be right there."

"that's three calls, in a night yeah."

brooklyn'deydik. sahnede, olmam gereken yerdeydim. buraya ait olduğumu bütün hücrelerimle hissedebiliyordum.

hırsım için değil, istediğim için buradaydım.

"oh girl, what do you think about?"

"staying right here in bed."

"i didn't hear a word you said."

"i wasn't high, i swear."

insanlar bana eşlik etmeye başlıyor. bütün gözler üzerimde.

"it's happening again."

"well, i don't give a fuck about your friends."

"i'm right here, here."

"oh, baby, take a look around."

"i'm the only one that hasn't walked out."

"i'm right here, here."*

şarkı söylemek benim için bir tutkuydu.

başlarda bu işi hobi olarak yapıyordum ancak zamanla bırakamayacağım bir şeye dönüşmüştü. bağımlılık haline gelmişti.

buraya birçok kez çıkıp şarkı söylemiştim. bu işi ciddiye alıyordum ve başkalarının ciddiye almaması hoşuma gitmiyordu. bu şey her açıdan basit değildi benim için. buraya çıkabilmek bile cesaret gerektirirdi. şarkıyı doğru bir şekilde söyleyebilmeniz yetenek isterdi. elbette kendinizi geliştirebilirdiniz ancak yeteneğiniz yoksa sahnede işiniz yoktu.

şarkının melodisi bitince mikrofonun başından ayrıldım ve beni izleyen insanlara teşekkür edip sahneden indim.

bir deja vuyu yaşar gibi, tezgahın önündeki taburelerde oturan arkadaşlarımın yanına gittim.

sahneden indiğim an üşümeye başlamıştım sanki. birdenbire çok yalnız hissetmiştim. sahne benim evim gibiydi. tüm ruhumla ve bedenimle oraya aittim. her şeyim oradaydı. oraya çıkınca hayatımdaki her şeyi bir kenara bırakıyor ve sadece ritimle sesime odaklanıyordum. unutuyordum her şeyi. düşünmek istemediklerimi düşünmememi sağlıyordu.

"geçen seferki gibi olursa çok gülerim." dedi hoseok içkisini içerken. gözleri etrafı izliyordu. herkes sahneye çıkacak kişiyi bekliyordu.

eğer yine aynı şey olursa, bu sefer sinirlenecektim.

"soyeon, bana bir viski koyar mısın?" tam önümde işini yapan kıza siparişimi verip başımı sahneye doğru çevirdim.

birkaç saniye sonra bardağım önüme geldi. hatta bardağımla eş zamanlı gözüme çarpan kişiyle duraksadım.

koyu kahve saçları, altındaki siyah pantolona tezat üzerinde beyaz baskılı bir tişört ve siyah deri ceketiyle jeon jungkook tam karşımdaydı. yüzü ve kulağındaki piercingleri oldukça dikkat çekiyordu. her zamanki gibi oldukça seksiydi. yanında kim seokjin'le birlikte sahnenin önünden geçiyordu. muhtemelen buraya geleceklerdi. yanlarında da kim taehyung olmadığına göre, bir deja vu daha yaşayacaktık.

viskimden bir yudum alırken de, bardağı yerine bırakırken de gözlerimi onlardan çekmedim. üzerlerinde kurmaya çalıştığım baskıyı hissetsinler istiyordum. hissetsinler ve yanlış yaptıklarını fark etsinler.

wabi sabi | jikookWhere stories live. Discover now