ten

5.1K 311 127
                                    


yoongi'nin bizi o akşamüstü jungkook'la aynı yatakta bulmasının üzerinden üç gün geçmişti.

her şey normal ilerlemişti. jungkook'la o günden sonra bir daha görüşmedik. yoongi'nin benimle biraz dalga geçmesine izin verdikten sonra bundan kimseye bahsetmeyeceği hakkında anlaşmıştık. kafeteryada bir kere taehyung'la atışmıştım, çok ciddi değildi ancak yine de sinir bozucuydu.

bugün ise gayet sakin başlamıştı, diğer günler gibi. ancak okulun bahçesine girdiğimde gördüğüm karışıklık dikkatimi çekti.

herkes hızlı hızlı bir yerlere gidiyor, ellerinde büyük kağıtlar taşıyor, acele ederek iş yapıyorlardı. burası normalde böyle olmazdı. bu beni şaşırtırken fazla umursamamaya çalışarak kendi yoluma döndüm, nasılsa kokusu çıkardı.

birden omzumun üstünden atılan kolla öne doğru sendelediğimde yanıma kimin geldiğine baktım. hoseok büyük gülümsemesiyle bana göz kırptı ve saçlarımı karıştırdı.

"çocuk mu seviyorsun hoseok?" deyip kolunu omzumdan ittim ve ben de onun saçlarını karıştırdım.

"sen çocukla mı uğraşıyorsun peki?" deyip omzumdan ittirdiğinde birkaç adım geriye doğru gitmiştim. kendimi durduramayıp birine çarptığımda içimden hoseok'a en özle küfürlerimi iletiyordum.

"çok özür dile- rim. günaydın taehyung." arkamı dönerken gördüğüm kişiyle başta duraksasam da toparlayabilmiştim.

evet. ne hikmetse çarpıştığım kişi taehyung'du.

"günaydın jimin." dedi gülümseyerek. işte bu şaşıracağım bir şeydi çünkü taehyung'un güldüğünü sadece onunla ilk tanıştığım zamanlarda görmüştüm.

iyi birer arkadaşken yani.

hoseok'un sağ tarafıma geçtiğini hissederken kaşlarımı kaldırdım, "bugün bir keyifli gibisin?"

kıkırdadı bu sefer, "ben her zaman keyifliyim, jimin."

psikopat.

gergince gülümsedim, "ah, tabii öyledir." yüzümdeki gülümseme yerini korurken gözlerimi bu sefer taehyung'un arkasında kalan jungkook'a çevirdim. dudaklarım yana doğru kıvrıldı. bizi hiç umursamadan telefonuna bakıyor, muhtemelen aramızdaki sohbeti bitirmemizi bekliyordu.

biraz daha beklesin.

"sana da günaydın jungkook." dedim neşeli çıkan sesimle. onu görünce keyfim yerine gelmişti. yaptıklarımızı herkesten gizliyordu ve onu biraz gererek eğlenebilirdim.

şaşkınla başını kaldırıp bana çevirdi gözlerini. gülümseyerek ona el salladım, "nasılsın?" kaşları çatılmıştı ve içinden küfürler ederek ne yaptığımı sorduğuna emindim.

taehyung'un ona doğru dönmesiyle yüzünü normal hâline getirip gülümsedi, "günaydın, jimin. iyiyim, sağ ol."

ben de oldukça iyiyim, bu seni pek ilgilendirmez ama.

gözlerinin tam içine bakarak başımı salladım, "hep iyi ol, tamam mı?"

o da benim yaptığımı taklit etti, "tamam, olurum."

"öyleyse sonra görüşürüz. hadi jimin." diyerek beni kolumdan sürüklemeye başlayan hoseok'a birkaç saniyeliğine bakıp tekrar onlara döndüm ve el salladım.

eğer jeon jungkook'un gözlerindeki o ifadeyi görseydiniz...

işte onu görseydiniz var ya...

"sen bununla dün atışmadın mı? hemen ne bu samimiyet?" dedi hoseok gülerek. göz devirdim ve bileğimi elinden kurtarıp tamamen koluna girdim.

wabi sabi | jikookOnde histórias criam vida. Descubra agora