&5.Bölüm

129 10 37
                                    

27.04.2022
İyi okumalar...

Sayı fasulyelerini sayarken bir an duraksasada onu yönlendirmemle devam etti. Bulduğu cevabı kolay işlemin karşısına yazarken öbür soruyu gösterdi bana fasukülü kaldırarak.

"Bu sefer üç ve beşi toplayacağız. Yap bakalım." Dediğimde hevesle başını salladı. Tekrar renkli fasulyeleri saymaya başlarken şefkatle başını öptüm. Büyüyüp adam olur muydu gerçekten. Onu hakkıyla büyütmeyi becerebilir miydim?

"Sekiz mi?" Dedi merakla. Onu gururla onaylarken öğretmenler çocukları taktir etmemizi sürekli söylediğinden aferin diye mırıldanmıştım. Gülüşüme o da güldü.

"Bugün Bengü hoca bana babamı sordu anne. Neden baba denince gözlerimde hüzün olduğunu sordu. Öyle mi gerçekten? Ben üzülmemek için kendimi sıkıyorum. Belli mi ediyorum?" Diyen çocuğun çoktan gözlerine dolan yaşlarına baktım. Ah miniğim. Öğretmeni niye soruyorsa sanki. Yüzüne uzanıp yaşadığı üzücü olay yüzünden dikkati dağılmış çocuğun yanağını kavradım.

"Ayrıldığımızı söyleseydin bebeğim. Bu bir sır değil." Diye fısıldadığımda kurduğum cümleler dönüp bana saplanıyordu.

"Bazen çok kızıyorum babamı terk ettin diye sana. Sonra o adamın beni çok merak etseydi bulacağını düşünüyorum. Senin gibi iyi bir kadın en fazla ne kadar kötü bir şey yapmış olabilir? Büyük ihtimalle kaybeden tarafın o olduğunu söylüyorum." Ben bir melek değilim bebeğim. O güzel gözlerin beni nasıl görüyor. Kendi isteğimi bile reddederek karnımın vurulduğu aya gitmek istedim. Onun ağlayışıyla uyandığım ve hamile kalmaya karar verdiğim güne. Kendimi kollarında bulmak. Kokusunu son kez çekme şansı bulmak.

Belki yüzüme bakmaya dayanamayıp yüzünü çevirmese bana uzattığı zehiri bin kez içmiştim. Uzattığı içeceğin zehir olduğunu bile anlamazdım ki. Başkasının beni ölürtmesini bebeğimi düşürtmesini anlarım fakat o içmediğim suyu fark ettirmeden onun bardağına koyduğumda o gece o kadar rahatsız olduki şüphelerimi doğruladı. Ne yaptığımı anladığında yüzüme bile bakmamıştı utançtan günlerce. Beni bir akşam yemeğine çıkarttığında bu sefer yiyecekken çalan telefonum durdurdu beni.

Yiğit belki vicdan azabıyla yemeklerde zehir olduğunu söylemeseydi şuan Umut yoktu. Umut, Umut'um. Bu ikinci deneyimden sonra zaten ben Uraz'dan acımasız bir biçimde koptum ve bir daha toplanamadım. Zehirleme girişimiyle beraber dellenmiştim. Kendi çocuğunu bu denli öldürmek isteyeni ilk kez görmüştüm. Benim çoktan sahiplendiğim, benimsediğim çocuğa yapılan her hareketle yıkılan kalbimle Yiğit'in kapısında buldum kendimi.

Beni gerçekten Uraz'dan gizlemeyi becermişti. Sakarya'da yaşamak güzel ama onsuz yaşamak iğrenç. Macerada olsa onunla yaşamak bir ömür razı olduğumu anlamıştım buradaki ilk aylarımda. Hele o zamanlar yalnızdım. Sonra gelmişti hayatıma bir bahar gibi Umut. Gece böldüğü uykularım bile bana bir amacım olduğunu hatırlattı. Onun için yaşmak... İntihar etmeyi belki çok istedim ama bir çözüm yolu görmedim hiçbir zaman. İlk zamanlarki yıkık halim dini bulup öğrendikçe iyileşti.

"Baban iyi bir insandı Umut. Ama evet dediğin gibi. Seni ve beni kaybetti. Sen bunları düşünme. Ben yanındayım. Her şeyini bana söyleyebilirsin. Bana sarılabilirsin. Sakın eksik hissetme senin arkanda kapı gibi annen var." Dediğimde dertli dertli gülüp kollarını belime doladı sıkıca. Bana bu hayattaki en anlamlı sarılmalardan birini sunan ikinci kişiydi. Pişman olacağımı sanırdım çocuk için ama Umut'un bu dünyaya gözlerini açmaması demek bile bir eksiklik. Benim dünyam artık onsuz dönmez.

"Ben sana sarılınca eksiksiz hissediyorum fakat Furkan babasıyla futbol oynuyormuş. Bende oynamak isterdim. Hem çok yakışıklı bir adammış arkadaşlara söylerdim."

Mavi Girift (✓)Where stories live. Discover now