&11.Bölüm

90 10 21
                                    

05.09.2022
İyi okumalar...

Kapıya doğru yürüyen adamın arkasından bakamadım. Koşar adım giderken askılıktaki başörtüyü başıma dolamıştım. Kapının önünde durduğunda derin bir nefes alarak kapıyı araladı. Bir kurye gözükürken şaşkınlık kalbime indi sandım.

"Kır pidesi?" Diyerek uzatan adama Uraz kafa sallayarak cebinden çıkarttığı parayı uzattı. Poşedi alıp kucağıma atarken ayakkabılarını aldı. Kapının önüne koyduğu ayakkabıları ayağına geçirmeye başlarken endişeyle öne atıldım. Kır pidelerine sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim? O kadar karışık duygular içerisindeydim ki.

"Nereye gidiyorsun?" Dediğimde kurye çoktan motoruna binip gitmişti. Ayakkabılarını giydikten sonra dönüp yüzüme baktı kısık bakışlarla. Yüzüme eğilip müsaadesiz bir öpücük aldıktan sonra konuştu.

"Bilmiyorum." Arkasını dönüp arabasına yöneldiğinde kalbim acıdı. Oğlum babasını sevmiyordu. Uraz'da bunu özellikle ayarlıyor gibiydi.

"Gitme." Dedim çaresizce. Durmadı beni önemsemedi. Kalbim daha çok sıkışırken konuştum.

"Gidiyorsan geri geldiğinde benden medet umma. Oğluma söylediklerinden sonra çekip gidiyorsan. Bir daha gelme bile." Dedim sinirle. Yürümeye devam eden adamın arkasından kapıyı çarptım. Bugün mutlu olacaktık. Bugün oğlumla beraber zaman geçirecekti fakat yine her şeyi mahvetmişti. Beni öylece bırakıp gitmişti. İşi yokken bile beni öylece yalnız bırakmıştı.

"Anne..." Diyen sesle Umut'a döndüm. Sarılmak adına kollarımı açınca koşar adım gelip kollarımın arasına girdi.

"Üzülme lütfen. Benim ödevim var. Gelir misin? Beraber onu yapalım." Dediğinde küçücük çocuğun bana sunduğu anlayışa kalbim daraldı. Babasını ne kadar içerlediğini bakmadan hissettim. Benim masum bebeğim.

***

"Altıyla topluyorsun ama bebeğim. Bak üçle beşi toplayacaksın. Say fasulyenle." Dediğimde bana üzgünce baktı. Tekrar saydı fasulyeyle fakat yine araya kaynattığı fasulye yüzünden dokuz buldu. Gözlerindeki çaresizliğin pırıltısını gördüğümde kalbim acıdı. Gülümseyemeye çalışarak fasulyeleri sırayla avcuma almaya başlayarak ona göstererek saymaya başladım.

Sekiz tane saydığımda beni buruk bir tebessümle onayladı. Yaşına rağmen inci gibi olan yazısıyla yazdı rakamı. Bir sonrakine baktı.

"Yedi ve iki." Dedi durgun bir biçimde. Gülümseyerek kafasını okşayıp kafa salladım.

"Hadi sayalım beraber." Dediğimde kafa sallayıp fasulyelere eğildi. Hissettiğim kıpırtıyla kafamı kaldırırken tepemizde dikilen Uraz'ı görünce irkildim. Umut'la o gittiğinden beri sözleşmiş gibi bu konu hakkında konuşmamıştık. Şimdi bir kaç saat sonra tekrar o mavilerle karşılaşmak... Hmmm. Kırıcı. Gözlerimi önüme eğip kırıklarımı dışarı çıkartmak yerine içime gömdüm.

Bir anda onu fark etmeyen çocuğun önüne oyuncak araba bıraktığında Umut duraksadı. İlk oyuncağı bırakan ele ardından üzgün üzgün gözlerime baktı. Ben karışmamak adına tepki vermezken Umut oyuncağı kenara itip tekrar fasulyelere döndü. Uraz'a dönme bile dönmedim fakat üzüldüğünü biliyordum. Hak etsede üzülsün istemedim.

Benim oğlum yok nidaları atarken düşünseydi.

"Dokuz." Dedi Umut iyice içine kaçan bir sesle. Yıllardır acısını içine gömdüğü babası tarafından sevilemeyen çocuğumun başını sevdim. İçim gitti yaşamak zorunda kaldığı şeye. Belki baba hiç istememiş belkide yolunu gözlemişti bilmiyordum fakat durum kötünün kötüsüydü. Baba figürü onu zamanında öldürmek istemişti. Küçük bedeni, aklı bu acıyı algılayıp kabullenebilmiş miydi?

Mavi Girift (✓)Where stories live. Discover now