15. Bölüm

1.5K 82 261
                                    

Kollarımı çektim hemen. Elim enseme giderken kızardığımı saklamak için arkamı döndüm. Öykü de yanaklarına koyduğu elleriyle dönünce birkaç saniye bakıştık. Bütün dengem alt üst olmuştu.

Bakışlarında özlem vardı, özledim diye bas bas bağırıyordu. Gözlerinde asılı kalan yaşlar kalbimi yerinden sökmeye çalışıyordu sanki. Eğer bir tanesi bile damlarsa kalbim paramparça olurmuş gibi hissediyordum.

"Anne! Baba!"

"Kızım?" Kapıya döndüğümde Ayhan dedenin kapının önünde olmadığını fark ettim. Ne zaman gitmişti? Bu kadar mı kaptırmıştık kendimizi? Masal koşarak mutfağa girdi ve bacaklarıma yapıştı.

"Aydın dede sizi çağırıyor." Gözlerim kocaman açıldı. Gerçekten ne ara gitmişti yanımızdan? Hiç mi gelmemişti acaba? Halüsinasyon mu görmeye başlamıştım?

"G-Geliyoruz babacım." Koşarak mutfaktan çıktığında Öykü'ye döndüm. Bir şey demeli miydim? Söyleyecek bir şey bulamayınca arkamı döndüm. Mutfak kapısından çıkarken mırıldanışını duydum.

"O kadar özlemişim ki.." Devamını duymamak için adımlarımı hızlandırdım. Eğer yeni bir düzen kuracaksam Öykü'nün beni arafta bırakmasına müsaade etmeyecektim.

"Dede?"

"Gel torunum gel." Elini iki kere yanına vurup çağırdığında koltuğa oturdum ve bedenimi ona çevirdim. Bu sırada Öykü de gelmişti. O da öbür yanına oturduğunda ellerimizi tutup elinin altına aldı. "Kavga etmenizin sebebini bilmiyorum," Araya girecektik ama elini kaldırarak durdurdu. "Amma ve lakin, sebebi ne olursa olsun sizin birbirinize bağırmaya hakkınız yok. Aranızda bir konu olabilir, haklı olabilirsiniz, haksız olabilirsiniz. Bu birbirinize bağırma hakkı vermez size. Birbirinizin kıymetini yan yanayken bilmeniz gerek çocuklar. Bakın bana, elli üç yıllık hayat arkadaşımı verdim toprağa iki yıl önce. Yarım asırdan bahsediyoruz. Ömrümün yarısından çoğu onunla geçti. Şimdi düşününce keşke daha çok konuşsaydım onunla diyorum. Sesimi yükselttiğim zamanlar geliyor aklıma, bin pişman oluyorum her seferinde." Dolan gözlerini ellerimize indirdi.

"Dede, her zaman olan bir durum değil.. Zaten istemeden yükselttim sesimi."

"Ben de isteyerek yükseltmezdim zaten oğlum.. Ama kırıldığınızla kalıyorsunuz." Paramparçayım dede zaten, kırılır mı ki daha fazla? Gözleri bandajlı elimde takılı kaldı. "Hadi Öykü sana pansuman yapsın."

"Yok dede, ben yaptırmıştım."

"Mikrop kapar oğlum, yüzünü gözünü de temizlesin." Ayağa kalktı. "Ben odamdayım. Gelip kontrol edeceğim, hele bir yapmamış olun.. Ne zamandır elimden geçmemiştiniz zaten, bastonla kovalarım sizi!" Tehditini savurup odadan çıktı. Şaşkınca arkasından bakakaldım. Öykü ayaklanınca bakışlarım ona döndü.

"Gel hadi, bakalım yaralarına."

"Gerek yok Öykü, ben hallederim."

"Gel işte Erdem, elime yapışacak değil ya. Beş dakikada hallolur." Önden önden ilerlerken bir süre arkasından baktım. "Hadii!" Yavaşça ayağa kalkıp peşinden ilerledim. Bir odaya girdik. "Sen otur yatağa, ben ecza çantasını getireceğim." Dediğini yapıp yatağa oturdum. Elinde küçük bir çantayla geldi. Uzanıp almaya çalıştım.

"Öykü ver ben yapayım."

"Hallederim ben Erdem." Derin bir nefes aldım. Hislerimden öyle çok korkuyordum ki, on metreden fazla yaklaşması bile büyük bir tehlike arz ediyordu benim için. Bandajlı elimi açtı yavaşça. "Bu eline atılan ikinci dikiş.."

"Sorun yok."

"Bu kadar umursamaz olmasan?"

"Umursamaz değilim. Sadece daha büyük dertlerim var."

Yokluğunda (Ara Verildi)Where stories live. Discover now