17. Bölüm

1K 58 15
                                    

Odaya elinde fincanlarla gelen Öykü'yü görünce oturduğum yerde dikleştim. Bir tanesini bana uzatınca aldım elinden.

"Eyvallah." Başını sallayıp yanıma oturdu. Çaydan kafayı bulmuş olsam da bir bardaktan bir şey olmazdı herhalde..

Sessizce çayımı içmeye başladığımda bedenini hafifçe bana çevirdi.

"Yaralarına pansuman yapalım mı?"

"Sabah yaptık daha, idare eder şimdilik." Elimi cebime atıp bileklik çıkarttım ve ona uzattım.

"Ne için bu?" dedi elimden alırken.

"Güvenlik amaçlı. Masal'da da var. Çıkartmayın ikinizde."

"Neden güvenlik için bir bilekliğe ihtiyacımız var? Erdem ne oluyor?"

"Bir şey olduğu yok, tedbir amaçlı. Bilekliğin içinde takip cihazı var. Herhangi bir durumda yeriniz bulunsun diye."

"Anlatmayacak mısın?"

"Anlatacak bir şey yok," dedim çayımın son yudumunu alırken. "Kızımı ve annesini korumaya çalışıyorum sadece." Bardağı sehpaya bırakıp karşı koltuğa geçtim ve uzandım. "Çıkarken ışığı kapatırsın."

Yazar'dan:

Erdem gözlerini kapattıktan hemen sonra uykuya daldı. Öykü dakikalarca uyuyan bedenini izledi. Yaşadıklarını, yaptıklarını düşündü.

Kalbini kırmıştı, hemde fazlasıyla. Belki de onda iyileşmeyecek bir yara açmıştı. Düşündükleri kalbine ağır geldi. Acısıyla baş başa bırakmıştı onu. Kendi acısını önde tutup suçlu Erdem'miş gibi davranıp bencillik etmişti.

Aynı acıyı yaşıyorlardı ama Öykü'nün bencilliği yüzünden Erdem daha fazlasıyla başa çıkmaya çalışıyordu.

Bugünkü halini görünce onun için çok mutlu olmuştu. Uzun zaman sonra ilk defa huzurlu görüyordu onu.

Aslında odaya girdiğinde Erdem'in üzerinde bir gerginlik olduğunu fark etmişti ama sormak istememişti.

Bileğindeki bilekliğe döndü bakışları. Neden vermişti, ne gibi bir tehlike yaşıyordu? Bu soruların cevabı yoktu Öykü'de. Zaten Erdem ile ilgili hiçbir şeyi bilmiyordu artık.

Önceki günlerde haberlerde gezerken Erdem'in şirketinin çok büyük bir ihaleye gireceğini görmüştü. O yüzden miydi bu bileklik?

Neden hemen gidecekti mesela? Daha uzun kalması gerekmez miydi? Dedesini görmeye gelmişti..

Ya da mecburiyetten diye geçirdi içinden.

Erdem tüm bunlardan habersiz uyuyordu.

Ayağa kalktı Öykü. Uzak kalmaya tahammül edememişti ama bunu kendine itiraf ettiği de söylenemezdi. Sadece iyi mi diye yakından bakmak istemişti (!)

Adımları uzandığı koltuğun dibinde biterken yavaşça eğildi. Yüzündeki yaralara baktı. Hissettiği acıyı düşününce içi burkuldu.

Elindeki sargıyı izledi bir süre. Çok mu acımıştı? Gözleri doldu.. Kendisi yüzünden bu hâldeydi Erdem. Öyle düşünüyordu.

Parmakları bilinçsizce uzandı Erdem'e doğru. Hafifçe gezdirdi gözlerini yaralı yüzünde. Dolan gözünden bir damla yaş yanağına doğru süzülürken sessizce izledi yüzünü.

"Özür dilerim, çok özür dilerim güzel yürekli adam.. Seni bu hâle getirdiğim için gerçekten çok özür dilerim.. Keşke bir yolu olsa ve zamanı geri alsam. Yok mu başka yolu?"

Başını göğsüne yasladığında duyduğu kalp atışlarını ne kadar özlediğini fark etti.

Erdem göğsünde hissettiği ağırlıkla uyandı ve kısıkça araladı gözlerini. Burnuna dolan kokuyla kafası karıştı, yağmur mu yağmıştı? Başını çok hafifçe kıpırdattı ve Öykü'yü fark etti.

Yokluğunda (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin