17. BÖLÜM / BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

470 78 9
                                    

Yeniden ve yeniden selamlar :)

Bölüm biraz geç geldi, gerçi biraz değil epeyce gecikti. malum turizm yoğunluğu, ilhamların kaçıp gitmesi derken anca delileri bir araya toplayabildim :))

Bu arada kral suiti serisi 3. kitap geliyor. Çocukların hikayesi olacak, daha çok Şiir bebeğin büyümüş kocaman kadın olmuş hallerini okuyacağız. Burada yayınlayıp yayınlamama konusunda hala kararsızım. direkt yayınevine de gönderebilirim. Bunu da zaman gösterecek. 

Savaş ile Diyar'a gelecek olursam... Bölümde gizemler devam ediyor. her şeyin açığa çıkmasına üç bölüm kaldı. İki bölüm hazır. Bu bölümden sonra bir bölüm daha gelecek. 

Yorumlar azalmasın çoğalsın :)))

Keyifli okumalar:)

***

Bir sesin yankısı bir ömre bedel olabilir miydi?

O sesteki yankı da Savaş'ın tüm öfkesini bıçak gibi kesip atmıştı. Havada kalmış yumruğunu alelacele indirip yakasını tuttuğu adamı geriye savurmuştu telaşla.

"Diyar!" diye bağırdığı an Gökalp'in kucağında ağzı yüzü burnundan akan kanla koyu kızıla boyanmış karısını tuttuğu çekip almıştı. "Ver onu bana!" kalbi gördüğü görüntüyle sıkışırken sadece onu kucaklayan kolları değil tüm bedeni titriyordu.

Ne arkasından bağıran arkadaşı, ne annesi ne de babasını duyuyordu. "Açın kapıyı!" diye emir verdiğinde açılan kapıdan adamlarına "Arabayı getirin!" diye bağırdı.

"İyi olacaksın. Söz veriyorum iyi olacaksın..." diye karısının solgun yüzüne doğru konuşurken ses tonu az önceye göre daha kısık ve şefkat doluydu. "Aç kapıyı, acele et!" seri bir hamleyle açılan arka kapıdan arabaya girdi. Hemen akabinde de yolcu kapısını açıp Atahan bindi. "Sür!"

"Hazan sen annemin yanında kal sevgilim. Arayacağım sizi." diyen Gökalp, babasının hemen ardından kendi aracına yürümeye başladı. "Alparslan?"

"Siz devam edin arkanızdayım." diyen gür sesli adam kendi aracına koşarken Savaş kollarında cansızca yatan karısının yüzüne ilk defa görmüş gibi bakıyordu.

"Ona bir şey olmayacak. Olmadığını da biliyorsun Savaş. Sadece..." ön koltukta oturan Atahan arkasını dönmüş, Savaş'ın suskunluğunu kendince yanıtlarken cümlesine devam edip etmemek arasına kalmıştı. Sadece ilaçlar ağır geliyor diyemiyordu.

Diyar'ın başını göğsüne yaslayan Savaş şoför koltuğundaki adamının ensesine doğru "Daha hızlı sür şu lanet şeyi Yuşa!" diye gürledi. Yuşa ise patronunun ses tonundaki baskınlığın ortama yaydığı elektrikle bir an için direksiyon hâkimiyetini kaybedecek gibi olduğunda direksiyona sıkıca sarıldı. Patronunu kızdırmaktan korkan genç adamın sert yutkunuşlarını fark eden Atahan koltukta yan döndü.

"Çocuk son hızda gidiyor Savaş. İbreyi zaten kökledi. Sakin ol kardeşim, ona bir şey olmayacak."

"Pekin Bey'in kliniğine mi Savaş Bey?"

"Evet. Atahan, Pekin'i ara haber."

"Durumu anlattım az önce, kapıda bizi bekleyeceğini söyledi." Atahan kız kardeşini göğsüne bastırmış adamın hallerini çatık kaşlarıyla biraz daha kontrol edip sıkkınca soluklanarak önüne döndü. "Söylesene birader Alparslan ile kavga ederken ne düşünüyordun?"

Savaş, karısının üzerindeki bakışlarını arkadaşına çevirip bir müddet sustu. Sonra aklına düşen Alparslan ile birden hiddetlenerek sesini yükseltti. "O siktiğimin çenesini kapalı tutamadı. Ne yapsaydım, aferin böyle devam et mi deseydim Atahan?"

KARANLIKLAR İÇİNDEWhere stories live. Discover now