21. BÖLÜM / ÖMRÜM ÖMRÜNE

465 85 17
                                    

Geldik 21. bölüme, gecenin son ve en önemli bölümü benim için. kurgunun kırılma noktası... Bu bölümü sizler daha 5. bölümü okurken yazmıştım. Belki de en hassas olduğum bölüm buydu. Çünkü baştan sona kurgu biçimlenmişti benim nazarımda. Buraya kadar tamamız, önemli olan bundan sonra ne olacağı... 

Keyifli okumlar:)

***

"Beni bu kadar hafife almış olman senin aptallığın, Diyar."

"Düzgün konuş." Diyar neler olduğunu anlamasa bile net bir kanıta dayalı sözlerin altının boş olmadığını anlayacak kadar iyi tanıyordu onu. Gardını hiç mi indirmezdi adam, o indirmiyordu. Dahası sarsılmaz bir güce ve iradeye sahipti.

"Sana beğeneceğin bir film izleteyim mi?" kolunu, özellikle de yaralı kolunu sıkan adama kirpiklerinin altından bakarken içi içini yiyordu. Bu işte bir bokluk var, diye düşünmekten kendini alamıyordu nedense. Bilgisayar ekranının tam önüne getirilmiş, ense köküne baskı yapan parmaklar ekranı görebilsin diye tenine gömülü vaziyetteydi. Avıyla öldürmeden önce oynayan bir yırtıcı gibi değil de ne? diye düşündü.

Sert bakan gözlerin ağırlığını üzerinde hissederken kaldıramadı bakışlarını.

Hükmedici bir sesle "İzle!" diye emretti.

Emre itaat etmeyi bırak doğru yolda gidiyor bile olsa sırf başkası o yol doğru dedi diye yolu değiştirmeye müsait bir karakterin sahibiydi Diyar. Ne var ki söz konusu Savaş ve emirleri oldu mu nedensizce onun dediğini yapmaya meylediyordu. Şimdi olduğu gibi...

Ürkek bakışları bilgisayar ekranını bulduğu an nefes bile alamadı. Salon dâhil oturup kalktığı her köşe, odası ve odasının banyosu, balkonu soyunma odası olmak üzere iz bıraktığı ne kadar yer varsa karış karış kayıt alınmıştı. Evlendikleri gün başta olmak üzere bugüne gelinceye dek izlemişti onu.

"Bu... Bu olamaz." diye yenilgiyle sayıklayan Diyar, inanmak istemez bir halde şiddetle başını salladı. "Yapmış olamazsın."

"Güvenmediğim bir kadını körü körüne serbest bırakacak değilim Diyar. Bu sen bile olsan." Acımasız mıydı cümleleri, öyleydi. Can yakan bir güvensizliğin ortasındaydı. Tamam, kendisi de güvenmiyordu kocasına ama böylesi bir planın kuklası olmak çok başkaydı.

İki hafta önceyi belirten tarihin yazılı olduğu klasörün üzerine tıklayan adamın parmaklarından gözleri çekerek bakışlarını korka korka ekrana kaldırdı.

Salonda yarattığı küçük çaplı kargaşa sonrası odasına keyifle çıkması, üzerini değişip yerine yedeklerini bırakması, balkondan atlaması bahçede Poseidon ile olan uğraşı... Gerçekleştirdiği her eylem en ince ayrıntısına kadar kayda alınmıştı.

"Senin için kendimden ödün verdikçe bu hoşgörümü çok yanlış yorumladın Diyar." nefret dolu sesi duydukça kalbi sebepsiz bir sanrıya tutuluyordu. Bu nefreti hak edecek ne yapmış olabilirdi ki? Sevdiği adamı gözlerinin önünde öldüren o iken nasıl bir kötülük yapmış olabilirdi Savaş'a?

"Ben..."

"Sen kör bir kadınsın Diyar. Gözünün önündekini dahi göremeyecek kadar körsün."

"Kurban olduğum için mi körüm yoksa senin bana yaşattıklarına ses etmediğim için mi? Söylesene Savaş, ne için körüm ben? Neden sessizim bir kere olsun düşündün mü?"

Diyar'ın sessiz feryadını sakince karşılayan Savaş, derince bir soluğu ciğerlerine doğru yolladı. Öyle ki ciğerlerine ulaşan havanın bile içerisini dağladığını hissediyordu.

KARANLIKLAR İÇİNDEWhere stories live. Discover now