11- "Final sözü."

430 55 3
                                    

"T-Taehyung!"

Hızla sallanan salıncağa tutunduğum için gülmekten ağrılar giren karnım için bir şeyler yapamazken sadece gecenin sessizliğini bağırışlarımla bölebiliyordum.

Beni sallayacağını söylediğinde ona inanmıştım, ki uzunca bir süre de sadece normal bir hızda sohbet edebileceğimiz şekilde bunu yapmıştı. O sırada düşünebiliyordum. Şimdi ise düşmemek için üstün bir çaba gösteriyordum.

"Düşeceğim!"

Avuçlarım fazla kuvvet uygulamamdan dolayı demirler yüzünden acımaya başlamıştı ve özgür olmak istiyordu. Taehyung ise bu bağırışımdan sonra mümkünmüş gibi daha hızlı salladı.

O kadar keyifle gülüyordu ki buna tanık olmak için birkaç defa arkamı dönmeyi başarabilmiş ve yüzüne yerleşen içten ifade yutkunarak önüme dönmeme sebebiyet vermişti.

"Ne dedin?"

Salıncağın kopmaması için dua ederken öne doğru savrulmadan önce cevap verdim.

"Düşeceğim, lütfen dur!"

Gözlerimi sımsıkı kapatmışken bir anda savrulmamla ne olduğunu anlamak için tekrar açtım ve gecenin karanlığında, parkta bulunan birkaç ışığın aydınlattığı parkta önüme geçmiş Taehyung'u gördüm.

İki tarafı da sıkı sıkı tutan ellerimin hemen altına kendi ellerini yerleştirmiş, yüzü bana dönük gözlerini gözlerime dikmişti.

Korku belirtileri yüzümü terk ettikçe onun da gülüşü solmaya başladı ve sonunda ifadesiz bir çehreyle ellerini oturağımın kenarlarına indirip geriye doğru beni tekrar itti. Aynı anda benimle birlikte yürüyen bedeniyle ne yapmak istediğini anlamaya çalıştım.

Tekrar mı sallayacaktı?

Yüz yüze geleceğimiz şekilde beni yükseltmişken gözlerimiz buluştuğu anda sanki çok önemli bir şey söylüyormuş gibi konuştu.

"Düşmene asla izin vermem."

Önünde onu izleyen milyonlara and içen bir lider gibi özgüvenli ve kararlı çıkan ses tonu, vücudumun sıcak bir akıma kurban gitmesine neden oldu. Ne söylediğinin farkındaydı ve benden karşılık bekliyordu.

"Vermez misin?" diyebildim topladığım son cesaret kırıntılarıyla. O ne kadar net konuşmuşsa ben de o kadar şüpheli cevap vermiştim. Aurosuna karşılık verebilmem imkansızdı.

"Vermem." dedi teminat verir gibi. Gözlerimizin temasını kestiğim anda elleri bir anda koltuk altlarıma yerleşti ve beni kuş kadar hafif hissetmeme sebep olacak bir kolaylıkla yere indirdi.

Ne yapacağımı bilemezcesine ellerimi kapüşonlumun kollarından bir çıkarıp bir saklarken fena halde ifşa olmuş gibi hissediyordum. Sanki tüm çıplaklığımla karşısında dikiliyordum. Bunu sadece varlığıyla sağladığını söylememe sanırım gerek yoktu.

"Hadi otele dönelim."

Dönüş yolunda çok fazla konuşmamıza gerek kalmamıştı çünkü telefonuna gelen mesajlara cevap vermekle meşguldü ve yolumuz da çok uzun sayılmazdı.

Benim için böylesi daha iyi olmuştu çünkü zihnime düşünebilmesi için zaman yaratabiliyordum. Onunla birlikteyken ne yaptığımın farkında olmamam kendimi sorgulamama neden oluyordu.

vice versa / taekookWhere stories live. Discover now