14- "Fotoğraflar ve öpücük."

472 66 43
                                    

Onunla vakit geçirmenin bu kadar eğlenceli olacağını tahmin etmiyordum. Son zamanlarda iyi geçindiğimizin bilincindeydim ama ilk defa bu kadar uzun süre özel vakit geçirmiştik ve nasıl biri olduğunu artık çözmüş sayılırdım.

Beni sinir edeceğini düşünürken tam tersine çok sakin kalmış, beni yakından tanımak için bir sürü soru sormuş ve utandırmak için de başka herhangi bir davranışta bulunmamıştı.

Normal iki arkadaş gibi yemeğimizi yiyip kalktıktan sonra yakındaki bir internet kafede de yaklaşık iki saat boyunca aynı takımda oyun oynamıştık.

Başta benim yanımda oynarken sonrasında iyi oynadığımı görünce yanımdan ayrılmış ve birlikte çok iyi işbirliği yapmıştık. Aramızda hiçbir gerginlik yaşanmadan bu kadar vakit geçirebilmemiz mucize gibi bir şeydi ve eşsizdi.

Uzun süredir bu kadar eğlenmemiştim, özellikle Seul'a geldiğimizden beri. Çünkü sürekli antrenmanlar ve maç programıyla kafayı yemiştik ve otel dışına çıkabilmek bu tempoda çok zordu.

Taehyung'u beklerken aklımdan geçen düşünceler, dışarıdan muhtemelen deli gibi gözüksem de kendi kendime sırıtmama neden oldu. Ayaklarım mecazi anlamda yere basmıyordu ve bu aptal mutluluğumun sebebi de gayet oydu.

Annemin varlığına bir kez daha minnet duyarken yanıma yerleşen bedenle başımı çevirdim.

"Ne düşünüyorsun da bu kadar keyfin yerinde?"

Bana uzattığı sandviç waffle ile gözlerimden adeta kalpler fışkırırken vakit kaybetmeden alıp keyifle ısırdım.

Waffle kesinlikle hassas noktam olabilirdi. Her ne kadar çikolatalı her şey hassas noktam olsa da waffle ekstra hassas noktamdı.

"Hiiç." Yutkunduktan sonra bir ısırık daha almadan önce aklımın sağlam kalan son kırıntılarıyla konuşmaya devam ettim. "Sen neden bana bunu aldın?"

Ağzımdaki lokmanın tadıyla heyecanla ayağımı yere vurdum. Çok güzel yapmışlardı. Tanrım, hiç utanmadan veya nasıl gözüktüğümü bile düşünmeden zevkten dört köşe olmuştum. Şu an dünyanın en mutlu insanı olabilirdim.

"Yanından geçerkenki bakışını gördüm. Seni sevindirmek istedim." dedi sakince ama gözleri bu manzaradan oldukça keyif almıştı farkındaydım. Her ısırığımda gülmemek için üstün bir çaba sarf ediyordu.

Ansızın bana bu banka oturmamı ve geleceğini söylemişti. Çok meraklı bir insan olmadığım için sorgulamadan dediğini yapmıştım ve dürüst olmak gerekirse bana waffle alacağını söylese asla usluca burada oturmayacağımı bilecek kadar kendimi tanıyordum.

"Çocuk muyum ben?" diye homurdanarak kaşlarımı çattığımda dayanamayarak sesli bir kahkaha atmasıyla yanımızdan geçen insanların bakışları bir anlığına bize dönmüştü.

Ağzım dolu ona laf yetiştirirken o kadar boğuk konuşmuştum ki ne dediğimi anladığından bile şüpheliydim.

Elimdeki çikolatalı sandviçin yarısına gelmiştim ve bir anlık gelen utanmayla ağzımdaki parçayı uzunca bir süre çiğneyip yuttuktan sonra daha yeni akıl ettiğim şeyle mahçup bir şekilde ağzına doğru uzattım.

Kendine almamıştı. Sadece bu yüzden paylaşmak istemiştim.

"İster misin?" Başımı hafifçe omzuma eğip utanarak geç teklifimi sundum.

"Çikolata sevmem." diye teklifimi reddettiğinde beklemeden ellerimi kucağıma düşürdüm.

"Tüh ya."

Dudağımı üzgün olduğunu düşündüğüm bir şekilde büzdüğümde hareketlenip ayağa kalkmadan önce karşılık verdi. "Biraz fazla üzüldün sanki."

vice versa / taekookWhere stories live. Discover now