Bölüm 37

655 41 2
                                    

*Aysu'dan*

Birkaç haftadır Yiğit'in hatırlaması için elimizden geleni yapıyorduk.

Ama olmuyor gibiydi.

Küçücük bir anı ya da küçücük bir şey bile hatırlamamıştı ve ben umudumu yitiriyor gibiydim.

Belki de daha çok erkendi ve ben karamsar davranıyordum, bilmiyorum.

Üstelik, hala Yiğit'e çarpan kişiyi bulamamıştık. Polisler araştırıyordu, Yiğit ise hala hiçbir şey hatırlamamıştı.

Kahvaltı yapıyorduk ve kimseden ses çıkmıyordu. Herkes kendi düşünceleriyle boğuşuyor gibiydi.

Sıkıntıyla oflayıp tam önümdeki menemene ekmek banacaktım ki,

" Dur! Yumurtaya alerjin var, yiyemezsin unuttun mu? " Dedi Yiğit.

" Dalmışım, ne kadar da apt- " Diyecekken,

" NE!? " Diye bağırmıştım.

Ne olduğunu anlayan Yağız ve Atlas bize şokla bakarken, Yiğit az önce benim ağzımdan mı çıktı bu laflar bakışları atıyordu. Yiğit'e yumurtaya alerjim olduğunu söylememiştik.

" H-hatırlıyorsun? Nasıl, hatırlıyor musun? " Dedi Atlas.

" Ben, aslında hatırlamıyorum. Yani, ne bileyim bir anda ağzımdan çıkıverdi. " Dedi Yiğit.

Bu iyiye işaret olsa gerekti.

" Yavaş yavaş hatırlıyorsun galiba. " Dedim gülümseyerek.

Daha sonra aile sarılması yaptık. -Aslında Yiğit sarılmadı çünkü hala onu kandırma ihtimalimizi düşünüyor-

Ayrılıp herkes yerine geçtiğinde,

" Bugün.. " Diye söze başladı Yağız.

" Ailecek pikniğe gidelim mi? " Diye tamamladı.

Herkes onaylarken kahvaltımız da çoktan bitmişti.

***

Eşyalarımızı hazırlamış piknik alanına gitmek için arabaya binmiştik. Bir ara Atlas, Yiğit ve Yağız fikir değişikliği yapsa ilk kararlaştırdığımız yere gitmeyi seçmişlerdi.

Şelaleli bir yere gideceğimizi söylemişti Atlas.

Uzak değildi, neredeyse 20 dakikada varmıştık. Gerçekten çok güzel bir yerdi. Bir şelale akıyordu, ormanlık bir alandı ve etraf bomboştu.

" Neden kimse yok? " Diye sordum.

" Burayı keşfeden pek insan yok. " Diyerek sırıttı Yağız.

Gördüğümüz masaya eşyaları yerleştirirken, Atlas bir anda kolumdan çekiştirmeye başlamıştı.

" Ne oluyor Atlas? Nereye gidiyoruz? " Diye sordum.

" Baya adrenalin dolu bir yere. " Dedi sırıtarak.

Gittiğimiz yer ise, şelaleye atlamak için bir yerdi muhtemelen. 

Atlas tişörtünü çıkartırken,

" Ben buradan atlamam. Hem kıyafetim yok. " Dedim.

Tam arkamı dönüp gidecekken Atlas beni en uca çekiştirdi.

Alta baktığımda, atlamama kararım kesinleşmişti.

" Suyun nasıl olduğunu söylersin " Diyen Atlas'la ne ima ettiğini anlamamıştım.

" Ne demek ist- " Ben konuşamadan Atlas beni itmişti.

Buz gibi suyla buluşunca hemen yüzeye çıkmış,

" Sen dünyadaki en kötü ikizsin! " Diye bağırmıştım gülerek.

O da gülerek atlamıştı.

Su buz gibiydi ama alışmıştım.

" Valla en kötü ikiz falan dedin ama, baya eğleniyorsun. " Dedi Atlas.

Biraz daha suda takıldıktan sonra piknik yapacağımız yere gitmek için sudan çıkmıştık.

Elinde havlularla gelen Yağız,

" Atlas'ın bu deliliği yapacağını ve seni de sürükleyeceğini biliyordum. İyi ki havlu almışım. " Dedi gülerek.

Biz havlulara sarılıp gülerken, bizi bölen şey Yiğit'in çığlığıydı. Hızla biraz uzaklaşmış olduğumuz piknik alanına giderken, masaya çıkmış bir Yiğit görmüştük. Yere büyük bir dehşetle bakarken ben şu an bir şey göremiyordum.

Fakat yaklaştıkça.. Yerdeki kocaman tarantulayı fark etmiştim.

Kocaman derken, abartıyorum. 

Ama böceklere olan korkum, parmağım kadar tarantulayı bir insanın kafasının büyüklüğüne getirebilir.

Hızla bende masaya çıkarken,

" Ç-çok büyük, aşırı büyük! Kolum kadar! " Diye bağırıyordum.

" Hayır, bacağın kadar! " Diye bağıran Yiğit'le birbirimize sarılmıştık.

Atlas bacağım (!) kadar olan tarantulaya yaklaşarak,

" Merhaba sevimli şey. " Diye mırıldanmıştı.

" O mu sevimli!? " Diye haykırdım.

Atlas'sa tarantulanın fotoğraflarını çekiyordu. Daha sonra yerde duran bir çubukla tarantulayı hafif ittirerek gitmesini sağladı.

Biz de masadan indiğimizde Yağız'ın ne ara hazırladığını anlamadığım yemekleri yemek için oturmuştuk.

***

" Ya nasıl kaçırırsın onu ya! " Diye bağıran Atlas'a,

" Kolum 4 metre değil, koştum ama yetişmedi! " Diye bağırdım.

Voleybol oynuyorduk, Atlas ve ben, Yiğit ve Yağız takımdı.

" Şirketi bırakıyorum ben, voleybola yöneliyorum. " Dedi gülerek Yağız.

Duyduğumuz kurt uluma sesiyle, herkes susmuştu ve ben ne ara toplanıp koşarak arabaya bindiğimizi anlamamıştım.

" Ay abi! Çabuk sür arabayı, kurtlara kuşlara yem olacağız! " Dedi Atlas.

Eve doğru giderken hava çoktan kararmıştı ve uykum vardı. Gözlerimi kapatıp uyuyacağım sırada Atlas'ın çığlığıyla gözlerim hızla açılmıştı ve Yağız da ani fren yapmıştı.

Önüme baktığımda bize bakan bir köpek görmüştüm. Daha sonra önüne dönüp gitmişti.

" Öhm, kurt sandım ama değilmiş. Yolumuza devam edelim " Diyen Atlas'la ona kötü kötü baksak da gülmüştük.

Eve gidene kadar da başka bir hayvanla karşılaşmamıştık. Eve geldiğimizde ise, herkes yorgunluktan hemen odasına çekilmişti.

---

Şelalede yüzülür mü bilmiyorum ddwjpıwpjeıp

Yıldıza basar mısın 🥺

Yeni AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin