huysuz

19.8K 802 343
                                    

   Meriç yüzüne gelen güneş ile oflayarak gözlerini açarken sinirle yatağa vurdu. Perdeyi kapatmayı kim unutmuştu Allah aşkına!
 
    Gözlerini açarak yattığı yerden doğrulurken kafasını kaşıyarak kızıl saçlarını dağıttı. Mahmur mahmur etrafa bakarken açılan kapı ile kaşlarını çattı. Geceyi unutmamıştı. Gerçi o unutsa penisi unutmazdı. Dün gece çok acı çekmişti çok.

    Barlas kendisine kaşları çatık bir şekilde bakan bebeğine gülerek kucağına alırken anlını öptü. Anlaşılan minik bebeği uykusunu tam alamamıştı.
"Bebeğim günaydın.
"Günaydın."

    Meriç kucağında ki bebeği ile merdivenleri inerken kaşlarını çattı. Biraz soğuk davranıyordu sanki.
"Bebeğim bir sorun mu var?"
"Yok." Meriç'in sert sert ve tek kelime ile cevap vermesi Barlas'ı sinirlendirirken mama sandalyesine oturtarak önüne eğildi.

"Neye sinirlendin bilmiyordum ama saygını bozma lütfen. Baba demen senin için bir kural. Ayrıca bana derdini anlatmadan seninle konuşmayacağım." Barlas cevap beklemeden tezgaha ilerlerken Meriç suratını asarak cevap vermeden yeri izlemeye başladı.

   Kendini hassas ve bir o kadar da huysuz hissediyordu. Nedeni büyük ihtimalle dünki kendini rahatlatamayışıydı. Hiç bir zaman tek başına kalamıyordu. Tuvalet ve banyoda da yanında birileri vardı bu yüzden hayatta kendini rahatlatamazdı.

     Somurtarak yeri izlerken önüne bırakılan tabak ile anında başını yana çevirdi. İstemiyordu yumurta falan.
"Ben yumuyta yemiycem." Barlas karşısına otururken plastik çatalla yumurtaları küçük parçalara ayırdı.
"Aç ağzını." Barlas dinlemeden çatal ile yumurta uzatırken almaması ile derin bir nefes bırakarak çatalı tabağın yanına bıraktı.
"Ben şimdi kahvaltı hazırlayacağım ve sen bunları bitireceksin."

    Barlas tezgaha ilerlerken Meriç oflayarak yumurtaya baktı. Başka bir şey yemek istiyordu. Yarım saat orada ses çıkarmadan otururken yanağından öpülmesi ile daldığı yerden ayrıldı. Demek ki Yiğit babası uyanmıştı.
 
   "Günaydın Bebeğim."
"Günaydın." Yiğit Meriç'in keyifsiz sesi ile kaşlarını çatarak Barlas'a ilerleyerek beline sarıldı.
"Ne oldu Meriç'e sert falan mı çıkıştın?" Barlas kafasını iki yana sallarken bilmiyorum anlamında omuzlarını kaldırdı.

"Sabah kalktığından beri böyle. Ters ters cevap veriyor, yemeğini de yemedi."
"Huysuz yani bu sabah." Barlas başını sallarken dudağını öperek Yiğit'i masaya yolladı.
"Hadi geç masaya çay doldurup geliyorum bende. Sonra ağrı kesici içersin."

   Son cümlesinde sırıtırken Yiğit ona gülerek kendi sandalyesine oturdu.

  "Bebeğim benim yedirmemi ister misin?" Meriç çatık kaşları ile kafasını iki yana sallarken masadaki patates kızartmasını gösterdi. 

"Ondan yiycem!"
"Tamam güzelim. Patates kızartması da ye. Baba şimdi senin için küçültsün biraz tamam mı?" Yiğit tabağına patates kızartması alarak küçük küçük ayırırken Meriç sinirle sandalyenin önündeki portatif kısmına vurdu.
"Ben küçük deyiyim! Öyle de yiyebiliyim." Yiğit Meriç'in bu tavrına kaşlarını kaldırarak bakarken Barlas kaşlarını çatarak masaya oturdu.
"Meriç babandan özür dile!"
"Hayıy!"
"Meriç!"

   Yiğit ortalığı sakinleştirmek adına bölmeli tabağın bir kısmına birkaç tane patates bıraktı.
"Tamam kavga etmeyin. Meriç şimdi uslu uslu yumurtasını ve patatesini yiyecek."

    Meriç başını tabağına eğerek çatalını alırken ikiliye asla bakmayarak patatese batırdı. Uzun patatesin yarısını çiğnerken yutması ile içinden güldü. Yiyebiliyordu işte büyük büyük.

MERİÇ BxBxbWhere stories live. Discover now