8

61 11 6
                                    

Titreyen ellerimle kapıya yöneldim, derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı açtım. 8 kişi birden kafasını bana çevirmişti. Çok gerici bir ortamdı, ne yapacağımı bilemiyordum. Bakışlarımı jeongine çevirip hafifce gülümsedim. Bana karsılık verince çekine çekine, yavaşça jeonginin yanına oturmaya gittim. Oturmadan önce herkese bakıp eğilerek minik bir selam verdim. Bana tip tip bakıyorlardı, hem şaşkınlardı hem de benim kadar gergin. Yavaşça sandalyeye oturdum ve utanmış bir biçimde sadece etrafa bakınıyordum. Neyse ki jeongin durumu anlayıp konuşma başlatmıştı.


"İşte sonunda tanışabildiniz. Bu hyunjin, bildiğiniz gibi. Hyunjin, bunlar da benim arkadaşlarım." sırayla hepsini tanıtıyordu. "Bu minho, soğuk gözüktüğüne bakma çok sıcakkanlıdır hemen kaynaşırsınız." gözlerimi minho'ya çevirdim ama bana öldürecekmişcesine bakıyordu. Kafamı eğip korkarak gülümsedim. Bana karşılık vermedi doğal olarak ama sorun değil. "bu changbin, Bunun da soğuk göründüğüne bakma ikisi de en soğuk görünüp ama bir yandan gruptaki en samimi ve komik iki insandir. Alışırsınız birbirinize merak etmeyin." vücudu gerçekten yapılıydı ve korkutucuydu, minho gibi bakışları pek içten olmasa da aynı şekilde gülümseyip gözlerimi kaçırdım çünkü bakmaya devam edersem her an üstüme atlayacak gibi duruyordu. "Bu Seungmin sessiz bir tip ama arada insanı deli ediyor." "arada mı? sus bence." diye atlayan minhoya aldırıs etmeden bakıslarımı seungmine çevirdim. Gerçekten de masum ve sessiz birine benziyordu. "Bu felix, seungmin gibi sessiz gözüksede herkes birbirine saygılı ve samimidir. Gerçi şu iki öküz için aynı şeyi diyemem." Bakışlarını jeongine çeviren changbin ve minho gerçekten de çok korkutucuydu ama hiç biri korkuyordu hatta alışmışlardı. "Ve son olarak bu da Chan hyung grubun babası. onun yanında rahat olabilirsin ve içini dökebilirsin. seninle konuşur ve sorunlarına çözüm arar." Gerçekten de çok safe hissettiriyordu. son kez hepsine gülümseyerek utansamda bir şekilde konuşmaya çalıştım.


"Memnun oldum. Ben de hyunjin." chris ve felix gülümseyerek hos geldin dese de changbin ve minho hiçbir şey demeden öldürücü bakışlar atıyordu, seungmin ise tepkisiz bir şekilde sadece oturup bizi izliyordu."

"bitti mi? gidebilir miyiz şimdi?" Minho'nun lafıyla biracık kırılmıştım ama normaldi bana hemen sıcak davranmalarını beklemiyordum. Bakışlarımı yere indirip konuşmadım bir süre.

"suscak mısın yoksa ölmek mi istiyorsun? otur yerine." Jeongin konuşturmakta ısrarcıydı, ona hayır diyemezdim ama diğerlerini de zorlamam doğru olmazdı.

"Jeongin bence ısrar etme, haklılar ayrıca hemen samimi olmayı beklemiyorm ben de. zamana bırakabiliriz sorun yok."

"hyunjin doğru konuşabiliyormuş ha. dediği gibi zamana bırakalım hadi kalkalım şimdi." bu sefer tersleyen changbindi ama jeongin hiç birini takmadı.

"hayır. bugün oturup yanlış anlaşılmaları halledeceğiz."

"jeongin, üzgünüm insancık kusura bakma ama bu hyunjin ile konuşmana bir şey demedim sustuk ama bunu yapma bari."

"ne yaptım ki adam mı öldürdüm yanlış anlaşılmalara son verin dedim."

"yanlış anlaşılacak bir durum yok ortada biz tanırız onu sen dert etme şimdi izninle gidelim." minho sandalyesini çekip kalktı changbin minhoya bakıp bir şey diyemeden arkasından gitti. kırılmam normaldi ama konuşmak da isterdim açıkcası.

"sen onların kusuruna bakma salak saçma triplere giriyolar." ilk defa biri benim tarafimdaydi, jeongin dışında. chan gerçekten de jeonginin dediği kadar varmış. tatlı biriydi.

"sorun değil alışığım. izninizle gideyim ben de. teşekkürler yine de geldiğiniz için bana bu bile yeter."

"ne demek. umarım bir gün daha uzun konuşuruz." gülümseyerek sandalyeden kalktım jeongine baktım bir şey demedim sadece gülümsedim ve yavaşça cafeden çıktım.

Little Star | HyuninOnde histórias criam vida. Descubra agora